www.islamastrolojisi.com "Adalet denge ve huzurun temelidir"

FATİHA EYLEM MANİFESTOSU www.islamastrolojisi.com
1-Etiklik (Eunsü)
2-Müteşekkirlik(Elhamdü)
3-Vicdanilik(ErRahim)
4-Sorumluluk(Yewmiddin)
5-Tevhit(İyyakena)
6-Meşru hedef ve Umutvar olmak(Sırat-ıMustakim)
7-Kimseyi taklit etmemek ve kendin olmak, samimi olmak(Gayrilmağdubi) #KABENİNHAYATŞİFRELERİ KİTABIMDAN ALINTIDIR...

26 Şubat 2017 Pazar

KÂBE NEDEN VORTEKS ŞEKLİNDE TAVAF EDİLMELİDİR?







www.islamastrolojisi.com
Kabe’nin Müslümanların kıblesi olarak hayatla, Kuran’la, insanla, Dört melek, dört halife, Şeytanın 4 taraftan yanaşmasını 4 ibadetle nasıl engellediğini “Kabe’nin Hayat Şifreleri’nde“ yazmıştım. Tavaf’ın nedenini ve niçin 7 kez dönüldüğünü de kitabımda detayla TV ekranlarında da defalarca kez belirtmiştim.

Tavaf’ın şekli neden Vorteks olmalı? Bunun sebebi Hikmeti nedir?

Tavaf, Müslümanın hayata ve nesnelere bir noktadan bakmaması, 360 derece ve 3D olarak nesnelere yaklaşması ve eşyanın hakikatını bu şekilde anlaması için emredilmiş bir ibadettir. Aynı zamanda hayatın merkezine Tevhidin ve Kuran’ın, Ahlak ve Adalet’in (BKZ Kabe’nin Hayat Şfreleri Sembollerin Dili) alınmasını sembolize eder Kabe ve Tavaf.

Vorteks bu tavafa başka bir boyut daha katmakta. Cisimlerin etrafında dönerek onun tüm boyutlarını görmenin yanında her tavafta Kabe’den biraz daha uzaklaşarak ona bakmayı da denediğimizde boyut olarak Kabe’yi 7 değişik büyüklükte (yada Küçüklükte veyahutta sadelikte) görmemiz mümkündür. Bu sayede cismin giderek gözümüzde küçülmesi mesafenin artmasıyla aramızdaki bakış ve etkinin nasılda zayıfladığını görmemizi de sağlamakta. Vorktek altın oranla yaratılışın içine var. Samanyolu gezegenler dönerken içinde oluşan şekil, Aloe Vera bitkisi büyürken veya salyangoz’un kabuğunda bu sırları görebilmekteyiz.  Hacda ve Umrede Tavaf yapanlar eğer imkanları varsa olabildiğinde Kapıya ve Kabe’ye yakın mesafeden ve giderek uzaklaşarak 7 tavafı tamamlasın ve olabildiğinde altın oran mesafesinden yapsın tavafı. Çok daha başka bir tavaf olacağı kesindir.


Mimari, sanat, moda’da Vorteks tasarımlarını çizimlerinde kullananlar çok daha etkileyici göze hoş gelen bir tasarım gerçekleştirirler. Vorteks ve altınoran koca bir hiçliğin içine varlığı yaratan Allah’ın insanı şaşırtan hayrete düşüren yaratım aklının eseridir. Biz Müslümanlar hac gibi önemli ibadtleri de düşünerek ve hikmetleri anlayarak yapmalıyız. Vorteks tavaf yaratılışı tefekkür etme anlama adına muhteşem bir tavaf şeklidir. Tüm okuyucularıma bu tecrübeyi yaşamalarını tavsiye ederim. Özellikle “Kabe’nin Hayat Şifreleri” kitabı ile beraber verilen “Tavaf Çarkı”nı alıp çevirerek ve orada 7 ilke ve Allaha verilen 7 sözü anlayarak bu tavafı gerçekleştirmeli.

21 Şubat 2017 Salı

MAARİF VAKFI DEVREDİLEN FETÖ OKULLARINDA NASIL EĞİTİM VERECEK?

1992-1995 yılları arasında İngilizce öğretmeni olarak görev aldığım ve Kazakistan'a görev yaparken "Amerika'yı Övün" fetvası yüzünden ayrıldığım yapı FETÖ'nün 1995'ten beri ABD'nin ve Britanya'Nın ajanı olarak görmüş ve tehlikeli büyümelerinden endişe etmiştim.

Oysa Kazakistan'a giderken büyük bir sevinç ve aşkla gitmiştim, oarada İslam davası için çabalayıp Allah izin verirse son nefesimi orada vermek hicrette ölmek istiyordum. Çok ama çok zor şartlarda görev yapmıştık. 1993 yılında temiz içme suyu dahi bulunmayan Atyrau'daydım. Bu zorlukların hiç biri önemli değildi önemli olan dava idi. 

Ancak 1994 yılının sonunda "Amerikayı ve Kapitalizmi Kazakistanda övün" fetvası Gülenden geldiğinde dünya başıma yıkılmıştı çünkü ben komünist kökenli ve ABD ve Kapitalizmi zerre kadar sevmeyen biriydim ve cemaatten ayrılma kararı aldım. Kazakistan evlendiğimde eşimle beraber ilk yuvamızı kurduğumuz yerdi. İlk evladıma eşim burada hamile kalmıştı, ilk evimiz yığınla anılar vardı, arkadaşlarım samimi ve iyi idi Kazak öğrencilerim harika prılpırıl gençlikti. 

Tren garındaydık, öğrencilerden bazıları ve bazı arkadaşlar uğurlamaya gelmişti, onlar beni ailevi nedenlerden dolayı dönüyorum sanıyordu,  önce Rusya Federasyonuna trenle gidecek sonradan da İstanbul'a uçacaktık(O zamanlar en yakın Rus şehri Astırhan'dan İstanbul'a Uçak seferleri vardı, Atyrau'dan yoktu). Trene bindiğimde ve tren yavaş yavaş gardan ayrılırken ve ilk evimiz kaybolurken kendimi ağlarken eşimin elini beni teskin etmek için elimin üzerinde buldum. Sadece bir fetva hayatımı değiştirmişti. Benim ilkelerim vardı ve bu ilkeler beni ben yapan unsurlardı. Bunlardan biri de kan emici ABD ve Britanya'ya karşı durmak ve duruş sahibi olmak vardı. Oysa Gülen bu fetvasıyla İslam değil ABD ve emperyalizm için çalıştığını kanıtlıyordu.

Yurt dışında görev alacak öğretmen arkadaşlar idealist olmalılar, Ay yıldızı temsil ettiğinin bilincinde olmalılar, maaş değil gönül öğretmeni olmalılar, anne gibi olmalılar, ülkeleri ve insanlık için gitmeliler oraya. Gittikleri ülkelerle gönül köprüsü olacaklarını bilmeliler.

Peki Maarif Vakfı öğretmen alımında bu kriterlere ne kadar dikkat ediyor?

Gidecek olan öğretmenlerin ülkelerine, ayyıldıza, devletine ve insanlığa olan bağlılıklarına mı bakıyor yoksa formasyon eğitimlerine mi sadece?

Ülkemizdeki öğretmenlerin bir çoğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya bile gitmek istemezken ve görevlerini anne gibi yapmaktan uzak bir soba bile yakmayı bilmeyen Laptop öğretmenleri mi yollanacak oraya? Yoksa bu öğretmenler gitmeden önce yoğunlaştırılmış bir seminerden en az 3 gün günde 10 saat eğitimden ayrıca geçirilecek mi? Vallahi cidden merak ediyorum bu soruların cevabını?
Maarif Vakfı gönderilecek öğretmenlere gittikleri ülkelerin inanç, görgü kuralları değer yargıları hakkında donanımlı bilgi verecek mi?

Fetö okullarının dünya üzerinde Amerikan ve İngiliz Emperyalizmine hizmet ettiğini Fetöcüler dışına herkes biliyor, bu okullar Türkiye'ye devredildikten sonra oaralarda gönül köprüsü olabilmesi için mutlaka ama mutlaka idealist ve hayatlarını ülkelerinin davasına adamış yardımsever, diğergam insanlardan karakter testleri yapılarak gönderilmeli. Bir tek formasyona bakılması eğitim yönüyle elealınabilecek bir konu ama kişilik ise ülkemizin tanıtımına katkı sağlayacak. 
Allah Maarif Vakfının yar ve yardımcısı olsun. 

İnşallah yapılması gereken her şeyi düşünürler ve başarılı olurlar...

15 Şubat 2017 Çarşamba

ELLERİMİZİN DİLİ VE ŞAHİTLİĞİ NEDİR?

www.islamastrolojisi.com

İnsan beynine göre en büyük organ ellerdir. Eğer beyne göre insan organları çizilseydi eller çok büyük çizilirdi. İnsanın yapıp ürettiği her şeyde ellerin devrede olduğunu görmekteyiz. Dolayısıyla ellerimiz birer sembol olarak Kuran’a da girmiş ve insanın yaptıklarını ağzının susup ellerinin anlatacağı ayetlerle bildirilmiştir.

Peki ellerimiz şimdi şu halleriyle bize bir şeyler demiyor mu? Bize bir mesajı yok mu?

Elbette var. Hem de neler neler?

İnsanın ellerinde bulunan 4 parmak yan yana ve Pişmiş çamuru yani Hava Toprak Ateş ve suyu simgeler. İşaret parmağı mesela, bu parmak namazda Kelimei Şahadet söylerken havaya kalkar. Şahadet parmağı da denir. Bu parmak çok önemlidir çünkü havada uçan bir kuşun tüyünü kalem olarak kullandığımızda onunla yazardık, düşünceleri onunla aktardık gelecek kuşaklara onlar bu birikimlerle yeni şeyler icat ettiler yeni düşünceleri kafalarını bu parmakla kaşıyarak oluşturdular. 

Son 100 yıldır dolma kalem kullanılmakta. Klavye ile yazarken her iki elimizin işaret parmağını kullanmakta çoğumuz. Şahadet parmağı yada işaret parmağı bir şeyi işaret ederken gösterirken ve dikkat çekerken de kullandığımız parmaktır. Eski Hıristiyan ikonalarında azizlerin resimlerinde işaret parmağı havadadır. Bu parmak akla, düşünmeye, akletmeye, dikkat etmeye, işaret etmeye semboldür. BU parmak Hava elementinin parmağıdır. Bu parmak düşünmenin, akletmenin, işaret etmenin ikaz etmenin, uyarmanın parmağıdır. Üzerinde diğer üç element kardeşi gibi üç boğum bulunur. Bu boğumların en altta olan kısmı parmağı ele bağlayan boğum onu elde sabitleyen boğumdur ve bu sabit burç olan Hava elmentinin burcu Kova Burcunun da simgesidir. Kova burcu yöneticisi Uranüs ve Satürn’dür. Bu parmağın altındaki tepeye çoğu el çizgileri uzmanı Jüpiter der. Bu yanlıştır. O tepenin adı Jupiter değildir Uranüs ve Satürn Ortak tepesidir. Uranüs özgürlüğün Satürn ise disiplinin gezegenidir. Dolayısıyla Akıl Hava parmağı olan Şahadet parmağına kas gücünün olduğu bu kesimde enerji özgürlük ve disiplinden gelir. İşaret yada Şahadet parmağının orta boğumunu İkizler oluşturur. Bunun nedeni İkizler değişkendir ve biri sabit Kova altta, diğeri Terazi uçta her iki boğumun ortasında birleşim ve değişim sağlayan boğumdur. İkizler iki yönlü düşünmeyi sağlayan son derece değişken hızlı bir akla sahip azıcık bilgiyi üreten çoğaltan bir aklın burcudur ve kalemi tutan bu parmağın hareketine büyük katkı sağlar. 

Gece 1-3 arasında Doğan Hz Muhammed’in ve bu saatte ilk defa inmeye başlayan Kuran’ın yükselenleri Hava’dır, Hz Muhammed’in yükseleni Kova Kuran’ın yükselen burcu İkizlerdir. Kuran her şeyden çifter çifter bahseder. Kuran 100 kere adil diyorsa 100 kere zalim der mesela. 300 kez Cennet demişse 300 kez de cehennem der. Bu da Kuran’ın sayısız ilginç mucizelerinden biridir. İşaret parmağının uç boğumu ise Terazidir. Terazi’nin yöneticisi Venüs’tür ve veüs sevgiyi aşkı simgeler. İnsan aklının Hava elementinin ucu bile sevgi odaklıdır zira insan sevmediği hiçbir şeyi düşünmez. Ayrıca Havada çan kuşun Kalem olarak kullanıldığı dönemlerde ve şu anda ben bu yazıyı yazarken iki işaret parmağımla yazmaktayım ki bu da işimi severek yaptığım düşüncelerimi severek aktardığım anlamına gelir. Kitap yazarak zengin olmak Türkiye gibi ülkelerde zaten mümkün değildir dolayısıyla hele hele benim gibi düşünce kitaplarını yazanların daha az şansı olduğu bu piyasada geleceğin okuyucuları için yazmak gerçekten Van Goghvari bir çaba istemekte. Dolayısıyla Terazi burcu olan bu boğum sevgiyle tuşlara dokunur, yöneticisi Merkür olan İkizlerle bükülür eğilir onun akılsal yönlendirmesi vardır, en kök boğumda Kova’dan ve Uranüs Satürn tepesinden özgürlüğün ve disiplinli bakışın enerjisi de diğer itici motorlardır. 

İşaret parmağı veya Şahadet parmağı Kabe’de 4 elementi simgeleyen köşelerinde KAPI tarafıyla kardeştir. Çünkü Kapıdan içeri girerek Kabe’nin içini aydınlatan ışık Doğu’da bu istikametten gelmektedir, bu istikamet bilgeliğin en eski köklerinin olduğu ÇİN ve Hindistan tarafıdır ve “İlim Çin’de de olsa gidip alın, İlim Mümin’in yitik hazinesidir” sahih Hadisi Şerif’i de bize Doğu’nun aklının aydınlanmasının önemini göstermekte ve Müslüman aydınlanmasının işaretinin akıl, düşünme, ilkeler olduğunu vurgulamaktadır. Zira hem Kabe’nin kapısı ki 7 Tavaf’ın başlama ve bitiş noktasıdır hem de Fatiha AÇILIŞ demek olduğu için 7 FATİHA ilkesinin işaretidir. İşaret parmağı da Hava Elementi olarak Fatiha suresinin de parmağıdır. İşaret parmağımız bize La ve İlla’da namazda ayağa kalkarken Aklımızın Yasak olan ile Serbest olan arasına seçimler yaparken 7 İlkeli Fatiha ile SIRAT sürecinde nasıl yol alacağımızı tek tek işaret etmektedir. İşaret Arapça’da Aye demektir, bu dilimizde ki AYET anlamına da gelmektedir ki akıl olmadan bu işaretleri okumak mümkün değildir ve geleneksel DİN Dili bizim bunları okumamamız için abuk subuk rivayet kültürü ortaya çıkartmıştır.

Hep sorulan ama yanıt bulunamayan Akıl Çizgisi’nin neden İşaret Parmağının altından başlayıp elin diğer tarafına doğru Serçe parmağı tarafına gittiğinin sebebi de basittir, Akıl çizgisi elbette Hava elementi, Aklı temsil eden İşaret Parmağının olduğu taraftan doğan bir nehirdir ve duygulara doğru akar. Bu aklı donuk ve soğuk olmaktan kurtarır. Kalp Çizgisinin de Su elementinin Duyguların parmağı Serçe parmağının altından doğup İşaret parmağına doğru gitmesinin nedeni de benzer sebeptendir, kalp elbette duyguların parmağının oradan doğacaktı, evlilik ve sevgi kapasitesini saydığımız çizgilerin oradan doğacaktı ama Akla doğru yönelecekti, sadece duygularla hareket etmek doğru değil içinde akıl ve mantık bulunan bir duygu olmalıydı yoksa “Kandıran bizi Allahın adıyla veya sevgisiyle kandırırdı ve gerçeği göremezdik”. Bu aynı zamanda Kuran da bizlere yapılan bir uyarı ve ikazdır ellerimize yansıyan.

Elimizdeki Orta Parmak;


Devamını “Ellerimizin Dili ve Şahitliği” nden okuyunuz ve okutunuz…

10 Şubat 2017 Cuma

RUSYA EL BAB'DA 3 TÜRK ASKERİNİ BİLEREK Mİ ÖLDÜRDÜ?

Türkiye'de ve dünyada gündem o kadar hızlı ilerlemekteki insan hayret ediyor. Son olarak CIA
Başkanı'nın Türkiye'ye gelmesi, ondan önce İngiliz Başbakanı'nın Türkiye ziyareti, Trump ile Erdoğan'ın Telefon görüşmesi ve müttefiklik vurgusunun akabinde gelişen 3 Türk Askeri'nin kazara Rus güçlerince açılan ateş sonucu ölmesi Türkiye'de Rusya'nın Türk Hükümetine "CIA ve Amerika ile sıkı müttefik olursan benimle papaz olursun" mesajı olarak hemen yorumlar yapıldı. 

Peki bu doğru mu?

Rusya Federasyo'nu iki uçağının düşürülmesinin ardından Suriye'de Türk güçlerince desteklenen bölgeleri de vurabilirdi veya Hatay sınırına yakın yerlere savaşı taşıyabilirdi. Defalarca eline fırsat geçirmişken bunu yerine getirebilirdi ve intikamını alabilirdi. Rusya, Avrasya ve Dünya'da devlet olma ve strateji belirlemede oldukça tecrübeli bir ülkedir. Duyguyla ülkelerini yönetselerdi Rusya Federasyonu asla bu kadar büyük bir ülke olmazdı olamazdı.

İki pilotunu ve çok önemli diplomatını kaybetmesine rağmen Rusya ve Putin 15 Temmuzdan sonra asla Türkiye ile arasındaki ilişkileri bozacak bir adım atmaz ve atamazdı da. Suriye'de ortak bir savunma ve savaş stratejisini üstü kapalı olarak ABD ve Britanyaya üstü açık olarak ise Daeş'e ve PYD'ye karşı vermektedirler. Orta Doğu'dan tekmeyi yiyen Amerika tekrar bölgeye yanaşmak için Türkiye'ye CIA Başkanını yolladı. Türkiye'de dünkü devlet değil, Rusya, Amerika hatta Britanya'dan bile eski devlet tecrübesine sahip bir ülke Türkiye.

Bir yandan Nato ile ilişkiler buz dolabındayken ısıtılma çabası, diğer yandan CIA Başkanı'nın Fethullah Gülen'i verme karşılığında Ortadoğu'da yeniden etkin olma için Türkiye'nin desteğini yoklama pazarlıkları.

Türkiye, gerek Britanya ve gerekse ABD ile ilişkilerinde eskisi gibi alttan alan ve sümsük bir siyaset değil dik duran bir siyaset gütmesinin meyvelerini toplar.

Ancak, ne Rusya ile arasındaki çok önemli ilişkilere zarar vermeli nede kendisine el uzatan Britanya ve ABD'nin eline tükürmelidir.  

Rusya hemen yanıbaşımızda komşu ve enerji ve turizm başta olmak üzere çok önemli bir partnerdir. asla rencide edilemez edilmemeli ve dostluğundan faydalanılmalıdır. Özellikle yıllarca Türkiyeyi sömürge ülkesi  olarak yönetmeye alışmış ayrıca 15 Temmuzu Fetöcü ve onların peşine takılan bir takım Natocu Kemalist subaylarla tertiplenen 15 Temmuz sonrası ABD ve Londra'ya karşı ciddi bir müttefiktir.

ABD ve Londra ile diyaloglar kapanmamalıdır ama asla bu iki ülkenin vaadlerine kanarak saçma sapan siyasetlere ( Suriye, Libya vb) geri dönülmemelidir.

Ben Rusya Federasyonu'nun 3 Türk askerini Türkiye'ye mesaj olsun diye bile bile ateş açıp öldürdüğüne inananlardan değilim. Ancak Rus Ordusu içinde de Batı için çalışan casuslar olduğuna, verilecek yüksek miktarlarda paralar için Batı siyasetine yardımcı olacak şekilde pislik yapacak Subaylar olduğuna inanmaktayım. Unutmamak lazım ki hem TSK içineki Fetöcüler hem Rus ordusu içindeki Subaylar o iki uçağın düşürülmesinde Erdoğan ve Putin'i fena tongaya düşürmüş ve iki ülke ortak mücadelede ciddi yara almıştı. Bu nedenle Türkiye ve Rusya son El Bab'daki kazadan sonra Askeri koordinasyonu dahada sıklaştıracaklar ve ortak güven arttırıcı önelemleri daha fazla alacaklardır. Zira bundan sonra ne Rusya Federasyonu nede Türkiye Batı'nın oynayacağı oyunlarla ve tuzaklarla karşı karşıya gelip mahvolma riskini göze alamaz ve almamalıdırlar da.

Konuyu bana soran okurım, takipçi dost ve arkadaşlarıma yanıt niteliğindedir bu yazım.

Saygılarımla...


9 Şubat 2017 Perşembe

TÜRKİYE’YE YÖNELİK TÜM İÇ VE DIŞ TEHDİTLERİN ANALİZİ,

Dünyada konjonktürler hızla değişiyor, güç dengeleri hızla değişmekte ve bu değişimden sadece Türkiye değil hemen hemen her ülke ve hatta terör örgütleri yada Özgürlük(!) savaşçıları da etkilenmekte. Zira eskiden terörist olan şimdi müttefik, eskiden müttefik olan şimdi terörist veya tehdit sıralamasının başına yerleşti. Türkiye bağımsızlığını ele almak için çabalamakta zira YENİ TÜRKİYE’nin açılımında bağımsızlık ve güç ön plana çıkarken Türkiye’nin güçlenmesine ve bağımsızlığına yönelik tehditlerde arttı. Zira sözde bazı müttefiklerimizin çıkarlarına ters gelmekte yeni söylem. Nedir bu tehditler birlikte inceleyelim?

1- İÇ TEHDİTLER: ( Gladio, Paralel, Jön Kürtler, Jön Türkler (Beyaz Türkler), Mezhepçilik )


A) Türkiye’nin en öncelikli ve birinci tehditi adına PARALEL ÖRGÜT denen devlet içine yıllardır yapılanarak sorgulamadan üstten gelen emirleri cennete gitmek için imama itaati farz gören ve asıl tepedeki emirleri İllimünati’den ve dolayısıyla onun başı Kraliçe’den alan yapı var. Bu yapının en altta bulunanlarının tepede olanlardan asla haberi yok. Tepede olanlarda cemaat gazetelerinde daima ülke içindeki siyaseti gündeme getirip örgütün üyelerinin gözleri bağlanmakta asla İngiliz Kraliçesi ve İllimünati’nin yaptıklarından veya dış siyasi rüzgarlardan bahsedilmemektedir. Paralel Devlet’in dış siyasetten anladığı İsrail’in dostluğunu kazanmak ve İran’ın düşmanlığını sıcak tutmaktır. Bu noktada Ehli Sünnetin mezhepçi bakışından yaklaşarak Siyonizmle dost ama Şia ile düşman olunması gerektiğine inandırılmaktadırlar. Aynı yapı yine büyük bir iki yüzlülükle Türkiye’de ki Alevilerle kontak halinde olup onların sempatisini kazanma ikiyüzlülüğü siyasetini de ustaca yürüterek Türkiye’de genelde aykırı bir ses olan ve (geçmişte Dersim’de yapılan yanlış siyaset sonucu) tüm radikal komünist örgütlerin tepesinde bir güç olan Alevilere sahte gülücükler atmaktadırlar. Paralel unsur Yargıdan ve Emniyetten temizlenmiş değildir ve şu an üyeleri AK Partili görünme çabası ve şirinliği içinde ya yerlerinden olmama çabasında yada terfi yarışında hükümetten nemalanma gayretindeki diğer cemaatlerle yarıştadırlar. Her şekilde bu unsurun Devlet içindeki yapılanmasından kurtulmak kolay değildir kolay da olmayacaktır. AK Parti kendi içinde, bu cemaatin başardığı kardeşliği ve dava aşkını tam kuramamıştır. Devlet bu tehdidin ortadan kalkması için daha fazla güç ve çaba harcamak zorunda kalacaktır.



B) BEYAZ TÜRKLER: Yıllarca ülkenin kaymağını yiyen finans, medya, sanat ve sinemayı elinde tutarak halkın uyutulurken soyulmasını sağlayan kesimi şu an GEZİ’ye en büyük destek veren kesimi oluşturmaktadır. Gizli gizli yapılanarak SAVCI’nın katledilmesinden, Fenerbahçe Kulübüne suikasttan bunlar sorumludur. Görüntü’de DHKP-C vardır ancak geri planda GEZİ’deki tüm kadro buradadır. Bu grup PARALELLERLEDE İŞ BİRLİĞİ içerisindedir. Halkın iradesine karşı ellerinden geldiğince gücü kendi ellerine almaktadırlar. Bunlar halkı ve tercihlerini MAKARNACI, APTAL KOYUN vb sözlerle küçük görmekte aşağılamaktadırlar. Demokrasi’den aslında nefret eden bu grup halkı Demokrasi adına ve Laiklik adına geçmişte yaptıkları soygunlarla bıktırdılar.



C) KCK ve PKK içindeki Laf Anlamaz JÖN KÜRTLER: 38 yıldır süren kavgayı bitirmeye azmetmiş olan Hükümet aslında bütün şimşekleri bu yüzden çekti üzerine. Zira savaşın bitmesi demek Teksas silah fabrikalarına yeni siparişlerin ve yeni silah ihalelerinin yapılamayacağı anlamına gelecekti. TSK içinde Ergenekon davaları ile jakoben subayların uzaklaştırılması sonucunda siyaset barış adına adımlar atabilmiş ve kendi içinde akan kanın durmasını sağlamıştı. Başlangıçta Kürt Halkının kimlik mücadelesi şeklinde gelişen ve sonunda kimlik haklarının yavaş yavaş alınmasının arkasından aceleci genç Kürtlerin ( JÖN KÜRTLER)in KCK içinde Öcalan’ın barış ve silahsız mücadelesine en büyük karşı koyuşu ortaya attılar. Öcalan’ı Devletle iş birliği içinde gören bu kesim yaşlı ve masa başında barışın sağlanacağına inanan Kürtleri de “Türkleşmiş ve yeterinde Kürtçü olmamakla” suçlayan kendini yurtsever sanıp idealist faşist olduğunu göremeyen uzlaşmaz kesimler Hendek siyasetinin destekçileridir. Bu kesimleri doğu Anadolu’ya giden sözde gazeteci kılığındaki Alman, İNGİLİZ ajanlar kışkırtmaktadırlar. Kazdıkları hendeklere yaklaşık 18.000 Jön Kürtçü gömüldü. Dağlarda ise ölen PKK’lı sayısı yaklaşık 4500 kişidir. Şu an örgüt eleman bulamamaktadır. Kürt halkının nezdinde de “Çözüm Sürecini” bozdukları için gözden de düşmüştür.



D) MEZHEPÇİLİK YAPAN CEMAATLER: Paralel örgütün kışkırtmalarına kanarak ülkenin bağımsızlığı için çabalayan HALK Cephesini Millet iradesini MEZHEPÇİ muhafazakârlıkla tehdit etmekteler. Bu kesime Paralel yapı, “devletin İran ajanları tarafından ele geçirildiğini, devletin bu yüzden şiaya sempati beslediği” yalanını uydurarak fitne ve fücurun en alasını işlemektedirler. Cahil bazı geleneksel cemaatler siyasetten ve ilimünatiden ve ilimünati’nin sanatta ve siyasette yaptıklarından bir şey anlamadığı için onlara kanmaktadır.  Mezhepçiler ilerde çıkartılmaya çalışılan Alevi ve Sünni çatışması için en tehlikeli atarları yapmaktadırlar. Suriye olmamamız için buna dikkat etmek lazım.



E) DEVLETİN BÜROKRATİK YAPISI: Hantal devlet mekanizmasının oluşturduğu bürokrasi içerisinde onbinlerce Makam aracı, gereksiz kamu harcamaları, vatandaşı çileden çıkartan bürokratik hatalar, vatandaşı düşünmeyen umursamayan ve ona kamusal hizmetin verimli bir şekilde verilmesini için çabalama konusunda eksik ve yetersiz devlet yapısı da tehdittir. Zira devletin sosyal devlet olmanın gereklerini tam olarak yerine getirmeye çalışmak yerine, Almayandan lüks onbinlerce makam aracının satın alınması, bunların masrafları, Diyanet ve TRT Bütçlerinin çok büyük olmasına rağmen sosyal Yarımlaşma konusuna yeterince özen gösterilmeden halkın vergi gelirlerinin bu şekilde çarçur edilmesi devletin kendisinin yeterince mali disiplin içine sokmak istememesi ve bürokratik saltanat kafasından bir türlü uzaklaşılmaması, demokratikleşme ve ifade özgürlüğünün tam sağlanamaması ve buna benzer çeşitli nedenler yüzünden Terör örgütlerinin kendilerine meşruiyet zemini bulması ve bu alanı Britanya'nın medyası ile kışkırtması da tehdit bataklığının kurutulamamasına da etkendir.



2- DIŞ TEHDİTLER: (İlimünati, Emperyalist Efangelistler, Siyonist Aşkenaziler )



A) İLLİMUNATİ: Bu örgütle ilgili daha önce yazı yazmıştım. Okumayanlar için kısaca tekrar değineyim. İllimünati anlamı Latince “aydınlanma” demek olan ve Dinlerin karanlığından dünyayı kurtararak kendi Bilimsel aydınlanmalarına halkı çekerken zamanla sömürü düzeni şeklinde kendi gücünü oturtmuş bir yapılanmadır. Bu örgütün başı kesinlikle “Britanya Kraliçesi ve Makamı”dır. İllimünati Dinler içinde en fazla Emperyalist Anglikan Protestanlıkla ve Siyonist Yahudi Aşkenazilerle iş birliği içindedir. Örgütün alt yapısında ABD’li zenginler Rotschild gelmektedir. ABD’li Cumhuriyetçi Parti alt yapısı ve Demokratların üst yapısı en büyük kurumsal destekçisidir. Amaçları her on yılda bir büyük savaşlar çıkartıp TEKSAS’ın silahlarını satabilmek ve kapitalist çarkı ABD lehine döndürmektir. Türkiye’de savaşın bitmesini hem ekonomik hem de siyasal nedenlerden dolayı istememekteler. Onlar Türkiye’de mutlaka bir çatışma ortamının gerekliliğine inanmakta olup, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, Laik-Müslüman, Gelenekçi-Kurancı çatışmalarının olmasını istemektedirler. Bu itibarla dış tehdit sıralamasında bulunmaktadır;


I) Britanya: Tarih boyunca İslam ve Türk Düşmanlığını gizli ve açık devam ettirmiş bir ülkedir. Haçlı Bayrağını ulusal Bayrak olarak kullanan İngiltere Britanya’yı yönetmektedir. Osmanlı’nın son döneminde hızla dağılıp parçalanmasını Britanya sağlamıştır. Tamamen yok edilmek yerine Batı değerleriyle ve Müttefikliğinde kontrolünde Lozan’la Türkiye Cumhuriyeti olarak kurulmasını o sağlamıştır. Şimdiye kadar Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı ve Başbakan’ın kim olacağı konusunda icazet alınan makam da burasıdır. Bunlar tuhaf ve saçma sapan iddia gibi gelebilir ama değil. Bu devlet Londra’da dünyanın en büyük ve en etkin siyasal okullarını kurmuş ve inanılmaz şeytani bir bilgi birikimine sahiptir.

II) ABD Cumhuriyetçi Tabanı: Bunlar ekseriyetle ABD’nin güneyinde yaşayan, Zencilerden, Kızılderililerden, Asyalılardan, Türklerden, Müslümanlardan nefret eden “Mississipi Yanıyor” filmindeki Ku Klux Klan örgütü ile de örgütlenmiş Efangelist faşist kafa yapısındaki adamlardır. Alt zemindeki müritleri Yahudilerden de nefret eder. Üst zemindeki adamları Siyonistlerle iş birliği içindedir.

III) Siyonist Aşkenaziler: Bunlar Tayyip Erdoğan Öncesinde Türkiye kontrollerindeyken Türkiye’yi seviyorlardı ancak RTE’den ve yeni anti emperyalist bağımsız ve Büyük Türkiye sloganları onları ürküttü. Şu an Türkiye’den hoşlanmıyorlar ve Türkiye’yi tehdit olarak görmekteler. Türkiye’ye olan nefretleri ve kızgınlıkları üvey kardeşe duyulan nefret gibi zira Aşkenaziler Yahudi toplulukları içinde tıpkı Karaim Yahudileri gibi aslen Türk kökenli Yahudilerdir. Irki yönden Türklerle akraba olduklarını biliyorlar ancak Gazze, Filistin vb inanç ve emperyal dava konusunda Müslüman Türkiye ile ters düşmekteler. Türkiye için tehdittirler.


IV) IŞİD, VAHABİZM: Bir İngiliz mezhebi olan ve İngiliz Ajanlar tarafından kurulan Vahabilik tamamen İngiliz emperyalizmine ve çıkarlarına hizmet etmekte olan bir inanç sistemidir. İngilizler Vahabiliği daha önce Osmanlılara karşı kullandılar ve Osmanlıların Orta Doğu’dan çekilmesini sağladılar. Bunu yaparken İngilizler Hadis İslamcılığını da kullanmış ve Sünni Arapları da kışkırtmıştır. ( “İmamet Kureyş’e aittir” sahte Hadis’i yüzünden imametin Türklerde değil Araplarda olması gerektiğini, Arapların asla Türkler tarafından yönetilemeyeceğini bu sahte hadisle ikna etmişlerdir ). Vahabiliği daha sonra Şia ve Sünniliğe karşı düşmanlığın arttırılmasında da kullanan İngiltere onu Afganistan savaşında da sömürmeyi bilmiştir. Ayrıca Çeçenistan davasında Çeçenlerin savaşının içine sokulan Vahabilik Çeçen halkının Vahabilikten tiksinmesinden dolayı Rusya yanlısı olmalarını sağlamıştır. Aynı sorunlar Bosna savaşında da devam etmiş Vahabiler yakaladıkları Sırplara işkence ve kafa kesme seremonileri düzenleyerek Bosna savaşını da kirletmişlerdir. Bu da yetmemiş Çözüm sürecine karşı PKK’nın cezalandırılması görevi verilen IŞİD binlerce insanı katlederek Kürt halkına acılar yaşatmıştır. Şimdi İŞİD Türkiye’de terör eylemleri düzenleyebilmek için yeterince taraftar toplama çabası içindedir. Pakistan’da yetiştirilen Suudi Vahabi Ajanları şu an Türkiye’de olup sevimsiz mesajlarıyla ülkede taraftar toplama gayretlerini sürdürmekte olup bunlara hala fırsat verilmektedir. Eğer Suriye’de İŞİD başarı kazanmış olsaydı buradaki Militanları önce Uygur sonra Orta Asya’da faaliyet içine sokacak ve terörü Orta Doğu’dan Orta Asya’ya yayacaklardı. Ancak Türkiye ve Rusya’nın ortak müdahalesi İŞİD’i ve İngiliz Siyasetini yolun sonuna getirdi.



Britanya, Suudi Arabistan ve İsrail güdümündeki İŞİD, yaptığı terör eylemleriyle özellikle Somali'de Türkiye'ye karşı en büyük Emperyalist ve Siyonist tehdittir.



B) İRAN MUHAFAZAKARLARI: İran’ın rejim değişiminden sonra evrensel bakan devrimcileri ( ALİ ŞERİATİ’ÇİLER) olduğu gibi tamamen mezhep faşistliği ile gözü kör olmuş kesimde vardır ve bu kesim yayılmacı siyaset gütmek istemektedir. Zaman zaman kendi içinde evrensel bakan mollalarla kavga içinde olup Türkiye’nin İslam dünyasında etkin rol almasını da istememektedir. Eskiden Türkiye’de etnik savaşın körüklenmesine İsrail’le beraber en büyük desteği işte bu muhafazakarlar vermişlerdir. Bunlara dikkat edilmesi gerekmektedir. Şia’nın muhafazakar Farsçı kanadı büyük bir tehdittir Türkiye için.



C) YURT DIŞI PARALEL OKULLAR: Bu okullardan yetişen dünyanın bir çok yerindeki gençler yavaş yavaş ekonomi ve siyasetin gücünü ele almaya başlamışlardır ve bunlar o ülkelerde gücü ele tamamen geçirdiklerinde en çok Türkiye düşmanı olacaklardır. Zira Emirleri Pensilvanya vermektedir oraya mirlerde Londra’dan gitmektedir. Bu itibarla Devlet bu işin halledilmesine önem vermelidir. Bu okulların Türkiye Devletine tesliminin sağlanması ve bu okullara sıradan öğretmenler değil o okullarda görev alırken Ülkenin itibarını yere düşürmeyecek, bir omzunda Kültür Türklüğünü diğer omzunda evrensel İslami değerleri taşıyacak adam lazım. Bu ülküde öğretmenlerin organizasyonlarını devlet yapamaz ama taşıyabilecek çağı okuyan DEVLETLERİ ELE GEÇİRME GAYRETİNDE OLMAYAN cemaatlere bu işi verebilir. Zira MEB’in kendisi kel ve başına ilaç bulamıyor.



D) ERMENİ, YUNAN ve AVRUPA FAŞİZMİNE KARŞI:



I) Gerek Ermeniler gerekse Yunanlılar nüfus olarak küçük ama nüfuz olarak büyük uluslardır. Zira Avrupalılığı Yunanlılık (Helen Kültürü) olarak yutturmayı başarıyla sağlamış olan İngiliz Yunan ortaklığı geçmişte ( 1800’lü yıllarda Balkanlarda) Osmanlının yıkılmasına neden olmuştur. Avrupa’da bundan etkilenmemiş yada en az etkilenen yerler Norveç, İsveç, İzlanda ve kısmen Finlandiya’dır. Ayrıca son zamanlarda Macar Milliyetçileri sayesinde Macar haklıda Türk olduğunun farkına varmış ve ırki nedenlerden dolayı Türkiye’ye sempati duymaya başlamıştır. MHP kendi içinde entelektüel ve vizyonu olan adamlar yetiştiremediği için Avrupa’da Estonya, Bulgaristan Finlandiya gibi geçmişi Türklere dayanan uluslara Türkiye anlatılamamıştır. Bu yapılırsa ve sağlanabilirse Avrupa’da Türkiye daha güçlü olabilir.



II) Özellikle Almanya’da olmak üzere Türkiye kendi vatandaşlarıyla bağ kuramamış yıllarca kendi halkını aşağılayan burnu büyük pislik adamları elçi diye buralara atamış, elçilik çalışanları kendi halkına pislikmiş gibi davranmıştır. Son zamanlarda bunlar değişse de halkla tam ilgilenilmemiştir ilgilenilmemektedir. Oysa bu halkın dejenere olmaması, ailelerin sağlam durması gerekmektedir, bu itibarla devlet kendi vatandaşını sadece askerlik hizmetinde doğum ve ölüm durumunda sormamalıdır. Kendi halkıyla yakından ilgilenmeli, doğum, ölüm, evlilik veya başka durumlarda ( Türk Günlerinde) mutlaka katılmalı yada Devletin mesajını okumalıdır). Halkla yan yana omuz omuza yürümelidir. Halkı sürekli eğitimde, kültürde dik tutacak etkinliklere destek vermeli, buna bütçe ayırmalıdır. Bu istihbarata bilgi sağlamak içinde kullanılmalıdır. Bu sayede yeni sağlıklı stratejilerin belirlenmesi ve düzenlenmesine imkan olabilir.



III) Geçmişte Anadolu halkına kan kusturan şimdide aynı şeyleri yapmaya kalkan Helenizmin yanında duran Britanya’ya karşı GALATYA ile İrlanda ile bağlar kuvvetlendirilmelidir. Zira Anadolu halkının damarlarında KELT kanıda bulunmaktadır. Elbette bu kan faşizmi için olmasa bile kültürel bağlar bulunmaktadır. Anadolu’nun müziği Keltlere güzel gelmesinin sebebi budur. Müzik ve Kültür ile Keltlerle bağlar kuvvetlendirilebilir. Yapılacak belgesellerle Galatya dünya Kelt halklarına tanıtılmalıdır bunun üzerinden Anadolu ile Keltlerin kardeşliği sağlanabilir. Bu Türkiye’nin elin güçlendirecek sayısız fırsatlardandır. Bu ve bunun gibi politikalar Türkiye imajına katkı sağlarken tehditlerin gücünü kıracaktırda.

Daha başka yazmak istediğim konular ve başlıklarda var ancak hiç duymadığınız başlıklarla bu yazı ancak kitaplaşırsa bağlantılar daha net yazılabilir..