www.islamastrolojisi.com "Adalet denge ve huzurun temelidir"

FATİHA EYLEM MANİFESTOSU www.islamastrolojisi.com
1-Etiklik (Eunsü)
2-Müteşekkirlik(Elhamdü)
3-Vicdanilik(ErRahim)
4-Sorumluluk(Yewmiddin)
5-Tevhit(İyyakena)
6-Meşru hedef ve Umutvar olmak(Sırat-ıMustakim)
7-Kimseyi taklit etmemek ve kendin olmak, samimi olmak(Gayrilmağdubi) #KABENİNHAYATŞİFRELERİ KİTABIMDAN ALINTIDIR...

31 Mayıs 2017 Çarşamba

ORTA ASYA'DA BARIŞ GÖNÜLLÜLERİNİN MİSYONERLİK VE İŞİDCİ İFSAT ÇALIŞMALARI:



"1994 yılının Eylül ayıydı. Kazakistan'da İngilizce öğretmenlik yaptığım yıllar. Evlenmiş ve
eşimi de Kazakistan'da Atyrau'da kiralayacağım evimize getirecektim. Eyalet MEB yetkilisi sağ olsun aylığı 15-20 Dolar olan ( O zamanlar Kazakistan'da ortalama ücret 10-15 dolardı aylık) bir ev bulmuştu. Evi görmeye gittik. Evin içinde eşya yok bomboştu. 1+1 olduğu için küçük ama bizim için uygundu. Yerde bir kutu gördüm. Kutunun kenarında ise üzerindeki Amerika Pulu dikkatimi çeken katlanmış kirli bir zarf gördüm. Kutunun içi buruşturulmuş atılmaya hazır bir çöple doluydu. Milletin ötesini berisini karıştırmayı sevmem ama mektup Amerika'dan ve Peace Corps'tan (Barış gönüllüleri merkezinden) geldiğini görünce atılmak üzere olan çöpün içini karıştırdım. O yıllarda Kazakistan'da İngilizceyi çok iyi ve akıcı konuşan birini bulmak oldukça zordu ki zaten kimse okumaz deyip mektupları notları yakmayı yok etmeyi düşünmeden çıkmışlardı. Peace Corps mektuplarında hücre evi olarak kulanılan ve burada kalan emperyalizme hizmet eden Amerikalı alperenlere(!) tekrar altı çizilerek hatırlatma ve uyarı amaçlı yazılmıştı,
1- Nasıl davranacaklarına dikkat, Kazak önde gelenleri överek Kazakların gönlünü hoş tutmak ve kendilerine ısıtmak.
2- Potansiyel insanları belirleyip Hıristiyanlık propagandası yaparak mümkünse din değiştirmeleri sağlanması,
3-Zeki ve becerikli insanlarla sürekli temasta olmak ve yabancı dil öğretimi üzerinden Amerikan Kültürüne yakınlaştırmak vb. Bir istek daha vardı, o da Kazak halkını mümkünse İslam inancına karşı şüpheli hale getirmek ajitasyona gitmeden ve bu olamıyorsa başka başka dinsel akımlara geçişi sağlanmalıydı.
Aradan yılar geçtikten sonra Kazakistan'a gittiğimde eskiden Kazakistan'da hiç var olmayan Wahabilerin ortaya çıktığını gördüm. Hatta bunlardan bir tanesi ben Kazakistan'dan geri döndükten sonra Wahabilere katılmış. Çok üzüldüm. Düşünsenize Amerika o kadar Cemaatleri eline almış ki, Fetö, Wahabiler, Türkiyedeki bir çok F tipi cemaatler (ve dünyadaki diğerleri) ve aralarını yapan bağlantıları sağlayan geri planda CIA ve ön planda Peace Corps. Bunlar bizim de ülkemize geldiler çoook önceden. İngiliz kışkırtmasıyla kurulan Türkçü faşizme karşı Türkiye'de Kürtçü faşizmin kışkırtılmasına vesiledir Peace Corps. Amaç Müslümanları birbirlerine kırdırmak parçalamak bölmek ve yönetmek. Kazakistan'ı da izledi uzaktan, acaba ne zaman Amerika destekli Wahabi terörü hortlayacak diye. İlk bombayı Atyrau'da patlattılar, ancak Kazak halkının büyük çoğunluğu kitap okuyan ve düşünen insanlar olduğu için bu pislikleri kolayca gördü. Peace Corps'un o çöpte bıraktıklarını yıllarca sakladım. Sonunda taşınırken kayboldular.
Benim yazığım bu yazıdan sonra aşağıdaki yazıyı da dikkatle okumanızı tavsiye ederim.

27 Mayıs 2017 Cumartesi

ERKEK ve KADIN'ın YANYANA YÜRÜMESİNİN ÖNEMİ, YÜRÜMEYEN TOPLUMLAR ANALİZİ

Kadın malesef geleneksel İslamcı ve Yahudi toplumlarında, hatta Hristiyan toplumların gelenekçilerinde SUÇLUDUR. Çünkü Adem'e ELMEYI O YEDİRMİŞTİR. Cennetten kovulmanın nedeni olan kadına bakış açısı son derece acımasızca ve ayrımcıdır. Hz Muhammed'in asla söylemediği söyleyemeyeceği Kadın'ı şeytan, aşağılık, köpeklerle bir tutan hadisi şerifler islam toplumlarının geri ve medeniyetsiz kalmalarının ve İslama karşı olan ön yargı ve nefretin temelini oluşturur (ki bunlar asla Hanifi Mezhebine göre Hadis değil, lakin Şafiler Hanbeliler Malikiler hadisleri Ayetle eşit tutarlar, bu nedenle sosyolojik olarakta en geri kalmış İslami coğrafya sözünü ettiğim mezheplerin olduğu yerlerdir).
Erkeklerin sünnet edilme hadisesinin eski Firavunlardan Yahudilere oradan da Medineli Yahudilerin izini takip etme geleneğinden Müslümanlara geçtiğini ilk defa twitter'da yazdığım yıl olan 2012 de bir anda "İsrail Ajanı", "İslamı bozmakla özel görevli","Bozguncu" suçlamalarını göğüslemek zorunda kalmıştım ve 2500 olan Twitter takipçim 1000'e düşüvermişti. Erkeklerin sünneti bazı ülkelerde suyun yetersiz olması pisliğin yaygın olmasından dolayı düşünülebilir sağlık nedenlerinden dolayı, ancak son tahlilde erkeklerin sünnet edilmesi gerekli sağlık nedenleri yoksa günahtır, çünkü Penisin derisini aldırmak "Her şeyi yerli yerince ve mükemmel yaratmış olan Allah'a 'Ya Rabbim bu deri gereksiz ve sen bunu gereksiz yaratmışsın' demektir. Bu konudaki vizyonumuzun ve Allah tasavvurumuzun yamukluğunu Hz Musa'nın Namazın vakitlerini 50 vakitten ( ki her yarım saatte bir Namaz kılma demek bu) 5 vakite düşürmedeki Musa tecrübesinin Allah'ın (haşa) vizyonsuz isteklerinden daha makbul olduğunun anlatıldığı abuk subuk Mitolojiler içine girmiştir. Bu ve buna benzer örnek çok.
Peki neden Sünnet derisinden başladım?
Çünkü Sünnet derisini aldırmamış çocuklara ben küçükken "Sen hala gavur musun lan?" deniyordu. Düşünebiliyor musunuz? Kodlarımızda İmanın kalpte değilde af buyurun ç.k derisinde olduğu saçmalığı var. Bunun erkeğe yansıması nasıl oldu?
Erkek sünnet olduktan sonra imanını artık Gavurluk derisini aldırarak kanıtlamış oldu. (Oysa Sahabiler sünnet-sizdi, kaynaklar hiç bir sahabenin sünnet olduğuna ve Hz Muhammed'in sünnet merasimine gittiği gibi bir rivayet asla yok.) Erkek sünnet olup imanını kanıtladığında artık rüşdünü ispatlamış olmaktadır. Günümüzdeki İslamcılıkta erkeğin Sünneti, Askerlik yapması ve Evlendiğinde Kızlık zarı bozmak gibi üç büyük ve kutsal görevle taçlanmıştır. Bu üçünü başarıyla ifa eden erkek erkektir. Ne yaparsa yapsın önemli değil diğer konular el kiridir. Erkek zina etse sorun yok, elini yıkar geçer gider. Kadın zina etti mi yandı.
İşte bu saydığım nedenlerden dolayı erkek çocuk isteme, onur, güç, soyun devam etmesi ve daha detaylandırılacak bir çok konu üzerinden kız çocuklarına karşı yanlış müşrikçe bir tavır sergilenmesine neden olmuştur. Oysa Hz Muhammed'in soyu kızından geçtiği halde nedense tüm seyyitler babasından seyid (Seyid, Hz Muhammed'İn soyundan olana denir. Ürdün Kıralı Hüseyin'de Seyid'di ama ülkesini İngiltere'nin sömürgesi yapan ajan kralın tekiydi).
Kadın ilam toplumlarında uzun süre (bir çok toplumda hala) erkeğinin yanında yürüyemiyor, arkasından yürümekte, üstelik İslamın bir örtüsü sandığı aslında Ortodoks Rumlardan gelen, Yahudi kadınlardan gelen bir adet olan Simsiyah çarşafla. "Eteği uzun aklı kısa", "Eksik etek", "Şeytan kadın" figürü inanışı çok uzun yıllar devam etti.
Kadının önden yürüdüğü ülkeler ne durumda peki? Kadının önden yürüdüğü ve erkeğe göre daha avantajlı olduğu ülkelerin başında Hollanda ve İngiltere gelmektedir. Norveç'i ve Danimarkayı da buna dahil edebiliriz.
Bu ülkelerde ve çevirilen filmlerinde kadın erkekten daha zeki ve önde görünümdedir. Peki durumları nedir?
İster geriden isterse erkeğin önünden yürüsün bu iki durumda ailenin, kadın erkek ilişkilerinin bitmesi ve dengesizleşmesi anlamına gelmektedir. Bu da ilkinde özgür düşünemeyen ezberci geleneksel İslam toplumlarını, ikincisinde ise son derece özgür olan ama bu özgürlüğün cinsel özgürlüğe de yansıması sebebiyle artık tek bir erkek veya tek bir kadınla yetinmemeye alışmış Batı toplumlarının aslında soyun devamı için hediye olarak verilen şehveti alabildiğince uç noktalara taşımalar da baş göstermiş, Kapitalizmin GDOlu gıdalarıyla kısırlaşma, hormon dengesinin de bozulmasıyla geyleşme ve lezbiyenleşme, grup, swinger ve daha nice insanın doğasına uygun olmayan kayışlar sapmalar meydana gelmektedir. Bunun en büyük nedenlerinden biride büyük kentlerde TOKİ tipi Betonlaşma sonucunda ( Çünkü mekanize olan hayat, ve pahalılık yüzünden eşlerinde çalışmak zorunda oluşu, eşlerin iş arkadaşına alaka duymaları, boşanmalar vs) artık birbirini de göremeyen çalışan eşlerin Türk dizilerindeki Enişte Baldız ensestleriyle yayılan algı bozulmaları da Batı'da (Türkiye'de dahil) hızlı bir çöküntüye neden olmaya başladı.
İşte görüldüğü gibi aslında konuş girift ve anlaşılmaz görünse de aslında son derece basit. Bizler Müslümanlar olarak Kapitalist yaşam tarzıyla, kafa yapısıyla, gayri safi milli hasıla ve kişi başına düşen milli gelir miktarıyla gelişmişlik ölçerken Adalet ve Kalkınma Partisinin adı da Adalet'i sağlama ve kalkınmayı da ahlaksızlığı önleyecek biçime gerçekleştirme sağlanamadı. Evet görünüşte Başörtüsüne özgürlük verildi bu doğru, ancak artık İstanbul'da başörtülü Eskortlar hizmet vermeye başladı. Muhafazakar aileler içinden Swinger grupları çıkmaya başladı, namaz kılan geylerde var artık İstanbul'da. Tüm bunlar 15 sene önce konuşabileceğimiz konular değildi. Türkiye ve İstanbul'un bu hale gelmesine yol açan şey kesinlikle AK PArtinin aklının ucundan bile geçmeyen "toplumda kalkınma sağlanırken ahlaki yozlaşma nasıl önlenebilir?" Sorusudur.
Şu anda Türkiyede kadın yavaş yavaş erkeğin önünden yürümeye başlamıştır ve belli bir özgürlük kazanmıştır ancak hala bu değişim sürecini kabullenemeyen babalar kendi eşlerine bu özgürlüğü vermek niyetinde değiller ve pompalılarla sokak ortasında artık bir işkence haline gelen uzun boşanma sürecinde vurmaktadırlar.
Peki ne yapmalı nasıl yapmalı?
1- Ak parti artık kalkınmayı SADECE ve sadece GSMH kişi başına düşen gelirin 10.000 dolardan 20.000 dolara çıkarma kafasını bir kenara bırakmalı. Kalkınma kişilik şahsiyet, kişi başına düşen onurlu duruş ve etik davranış miktarındaki artık olarak algılanmalı. Sanki her ay RAMAZAN gibi...
2- İçinde kaliteli eğitim olmadıktan sonra kaç tane İmam Hatip okulu kaçtane üniversite açıldığının zerre kadar önemi yok. Akademisyenler de İmam hatiplilerde başka okullarımızda eğitimi kalitesiz, yetersiz, abuk subuk ezberlerle dolu. Kutul Amare adı bile daha yeni duyulmakta. Bu eğitim kafasıyla asla gelişmiş toplum oluşturulamaz.
3- Camiler, daha yeni konsept olarak değişmeye başladı. İmamlar ev ziyaretlerine gitmeli, ailelerin sorunlarını dinlemeli, imamlar aile danışmanlığı bile yapmalılar, zor konuları Kaymakamlıklara, Aile ve Sosyal işler Bakanlığıyla yürütmeli. Kadınların sorunları dinlenmeli, kadın erkek eşitliği ve diyaloğunun önündeki tüm engeller kaldırılmaya yönelik eğitsel çalışmalar okulda, camide, kışlada özenle verilmeli. Aile olmanın önemi, aile ekonomisi, aileye yönelik eksikliklerin giderilmesi ülkenin ve geleceğimizin teminatı olacaktır. Gelecek sağlam ailelere sahip toplumlarındır.
4- Bu manada TİKA benzeri kuruluşlar ve Türkiye'nin dış temsilcilikleri yurt içinde başlatılan kadın ve erkek eşitliği, fırsat eşitliği, kız çocuklarına ve kadına Kuran'ın verdiği değeri, NİSA Suresi gibi önemli bir sureyi alıp mushafta Cebrailin sonradan en baştaki 4. sure yapmasının anlamı ve önemi detaylıca anlatılmalıdır. Diyanet "Medineye Varamadım Gül Kokusu alamadım" cı kafa yapısına sahip geleneksel şefaat köprücüsü ve ülkenin önünde FETÖ tipi tehlikeye neden olabilecek diğer METÖ veya ÇETÖ tipi yapılanmalara dikkat etmelidir ve onların eline geçmemelidir. Eğer diyanet böyle adamların eline geçerse Devlet yeniden tehlikeye düçar olur. Bu halk iki debir FETÖ'ye karşı ordusuna sahip çıktığı gibi bu seferde METÖ veya ÇETÖ'ye karşımı sokağa çıksın. Bilinmeli ki Metö ve Çetö türü diğer F tipi ciamaatsel yapılanmalar da Nato'dan bağımsız değiller. Bu konsept fikir babası Kissenger ve Nato tarafından 1980'de Nato Komutanı Amerikalı Bernard Rogers tarafından Türkiye'de hızlandırıldı. Özellikle METÖ yapılanması CIA'dan bağımsız değildir. METÖ'nün ne olduğunu halkımız ilerde anlayacaktır.
Uzun lafın kısası, eğitimde KADIN en merkezdedir ve bir numaradır. Çünkü Allah bile NİSA (Kadınlar) diye eğitsel bir sure indirmiş ve bunu Müslümanların daha ne olduğunu anlamadığı bilmediği "ÖNCELİK SIRALAMASI" Fatiha'dan, Bakara'dan, Ali İmrandan sonra Kabe'nin Güney köşesini, Okyanusların çok olduğu yeri işaret eden denizleri, Anne kökünden UMdan türeme Ummanları, HAC'da ümmet olmayı anne demek olan UM dan türeme Ümmet bilinci Hac ibadetinin köşesine yerleştirmiştir 4. Sure olarak NİSA'yı ve Kuran'a ters düşmeyen nice güzel hadiste de kadın için Hz Muhammed, "çok güzel ve özel sözler" söylemiştir. Hadis külliyatından kadınları "şeytan" gibi gösteren ve "kara köpeklerle bir sayan" abuk subuk hadisler çıkartılmadıkça, kesinlikle bu "paralel" "uydurma din" ürünleri İslam toplumlarında "terörün, kargaşa ve kaosun" çıkmasına neden olacaktır. Zaten şu anda en kötü durumda olanlar da biz Müslümanlarız dünyada.
Kadın erkekle eşit yürümelidir, ailede Sol beyin Erkektir, sağ beyin kadındır. Erkek mantıkta Kadınlar genelde sezgide ileride dir. Erkek karar alırken kadına, kadın karar alırken erkeğe danışması İnsan beyninin sağ ve sol lob ilişkisi gibidir. Kararlar tamamıyla ne kadına ne erkeğe bırakılmamalı ailede. Aile beyindir ve her iki lobda dengede çalışmak zorundadır.

(Son bir şey daha, ülkemize 3 milyon suriyeli gelmiştir, bu Suriyeli kardeşlerimizin de eğitimi çok önemlidir çünkü zihniyet ve düşünce olarak eğitim almaları şarttır ve şu halleriyle Suriye'deki kargaşa ve kavgayı Türkiye'ye taşıma halleri de vardır. Bu amaçla kesinlikle fakir semtlerde yaşayan Suriye'liler için Hollandadaki VVN ( Mültecilere yardım ve dayanışma) derneğinin kurulması lazım. Özellikle 5 senedir çabaladığım Altınşehir bölgesine bu tür bir kuruluşa çok büyük bir ihtiyaç var. Eskiden 2 cami imamıyla beraber Sosyal Medya'dan da dostlarla organize ettiğimiz yardımlar (maalesef azalarak) devam etmektedir ama Suriyelilerin sorunları çığ gibi büyüktür. Devlete ve bu konuda çaba gösteren kurumlara tavsiyem, "kesinlikle VVN türü bir kurum nasıl çalışıyor, ne yapıyor ne gibi çaba içindeler?" araştırsınlar. Ben eskiden o kurumda da Hollanda da tercümanlık yaptığım için biliyorum, varsa dileyen kurum seve seve tecrübelerimi ve önerilerimi paylaşmak isterim. Keşke olsa. Ancak nerdeeee.
Kendi sıkıntı içindeki vatandaşını 500 TL verip kapı dışarı eden Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma vakfının olduğu bir ülke burası. Bürokrasi ve ezberci kafa yapısı bu ülkede Terör kadar tehlikelidir çünkü Devlet mekanizmasını inanılmaz kilitliyorlar (hele de hala bürokrasinin kilit noktasında Fetöcüler duruyorken ve işleri yavaşlatmışlarken)...)



2 Mayıs 2017 Salı

AMELİ OLARAK YENİ KELİMEİ ŞAHADETİMİZ "La İlahe İlla Ene vel Dirhem" Analizi

Tarihin en büyük yalanı nedir? İnsanı insan olarak eksik yarım bile değil %1 bile açıklayamayan ideolojiler gerçeği nasıl çarpıtmaktalar. Bir küçük parçayı nasıl da bütünün tamamı ve esas sandırmaktalar? Neyi nasıl yediriyorlar bize? İdeolajiler ve GDO arasındaki bağ nedir?

Bugün okullarda özellikle iktisat fakültelerinde verilen Kapitalist İktisat derslerinin temelinde “Herkes bireysel çıkarını düşünmeli ki toplumun çıkarı maksimize olsun” evet bu Adam Smith Yalanları bu İngiliz yalanlar toplumları zehirlemektedir. Decartes “Düşünüyorum Öyle ise varım”, Marks “Çalışıyorum öyleyse varım”, Weber “Sosyalim öyleyse varım”a döndürmüştür işi ve liste uzayıp gidiyor, “Kazanıyorum öyleyse varım”, “Gemimi kurtardım öyleyse varım”, “Ekmeğimi kazanıyorum öyleyse varım”, “Cemaatime yardım ediyorum Öyleyse varım, “Namaz kılıyorum öyleyse varım”, “Sevişiyorum öyleyse varım”, “Kendimi 70 bin Huri için patlatıyorum öyleyse varım”, “Biji Serok Apo Her Biji Kurdistan’a inanıyorum öyleyse varım”, “Ne Mutlu Türküm diyene ve varım”, “Yiyorum içiyorum Geziyorum öyleyse varım”a kadar uzanan hayatın bir parçasını esas ve bütün gerçek sanma saçmalığı.

Kapitalizm “Herkes önce BEN demeli, kendi çıkarını düşünmeli önce” der. Buna o kadar inanmış ki herkes günde beş vakit Namaz kılıp Allaha dua eden den tutun da en sağlam Komünist ve komünal evrensel düşündüğünü sanan insana kadar böyle durum. Çünkü Kapitalizm ideolojik olarak İnsan nefsiyle o kadar iş birliği içindedir ki ona Kapitalizm demek de doğu değil direk EGOİZM desek daha doğru. O kadar güçlü bir BEN yaratmıştır ki bu sistem BEN artık İlah olmuştur. Müslümanlar kendilerini Müslüman sanmakta ve “La İlahe İlla Allah” değil aslında “La ilahe illa Dirhem vel Ene” diyor. Bunun en güçlü yansımasını Sosyal Medya’da görebilmekteyiz. Mesela Facebook’ta, “Evet demeyenler sayfamdan defolsun” “PKKlılar sayfadan defolsun” “Gericiler sayfamdan defolsun” “RTEciler sayfamdan defolsun” vb uzayıp gitmekte. “Ayhan Özcimbit geri zekâlısını engelledim böyle adamların sayfam olmasını istemiyorum” diye yazana, bunun altına “Etikçi ve adalete kafayı takmış p.z.vengi boş ver abi iyi yapmışsın” diye yorum yazan adamın bana arkadaşlık isteği yollamasına bile rastladım. Aslında dava açma ve tazminat alma hakkım var ama hangi biriyle uğraşayım ki? Sosyal medya karşılıklı fikir alışverişinin yapıldığı bir yer, birbirimizin paylaşımını beğenmek veya beğenmemek zorunda değiliz. Ancak Facebook insanlarda inanılmaz ego oluşturmaya başladı toplumda. Hayatın merkezine kendini koyma yeri oldu. Oysa doğru kullanım için harika bir yer. Düşüncenin, duyguların, empatinin ve karşılıklı saygı içinde paylaşılabileceği bir yer. Gerçekten böyle kullanmak isteyenler ve kullananlarda var bu iyi yanı.

Kapitalizmin EGO(Ben) merkezli düşünce sistemine sanıldığı gibi BİZ merkezli Komünizm veya CEMAATİZM çare değildir. Komünizm, insan ve toplumun gelişerek değişmesine kısacası sosyal EVRİM’e en büyük engellerden birini oluşturmakta, çünkü ideal BİZ merkezli insanı oluşturma güçlük çekti, zira insanın içinde Ateistleştikten sonra ortaya çıkan “kendini düşünme” hastalığı Komünizminde sonunu getirdi, komünizm buna engel olmazdı. “Ben niye toplumun daha iyi bir toplum olması için daha çok çalışayım ki, aynı işi yapıyoruz aynı parayı alıyoruz daha iyi ve çok çalışınca daha çok para mı veriyorlar” anlayışı da hâkim olunca Komünal çarşı karışmakta. Komünizmin ayrıca en büyük çelişkisi Evrim konusundaki samimiyetsiz yaklaşımıdır. Çünkü Komünizm varlığı açıklamada Egsistanyalisttir, yani VAROLUŞÇU’dur bu ise “Her şey zaten vardı” tezi üzerinden yürüyordu. Evren, gezegenler, güneş hep vardı anlayışı hâkimdi. Ancak Evrim’e inanıyordu aslında Evrim hayatın bir başlangıcı ve rotasyonu olduğunu iddia eder, bir başlangıca inanır, o başlangıç BİG BANG’dir ve Big Bang (Büyük Patlama) Evrim’in doğru olduğunun işaretidir. Varoluşçuluk Büyük Patlama ile çökmüştür. Evrim hala ayaktadır çünkü Evrim Big Bang ile uyumludur. İslam’ın “Yaşayan her canlıyı sudan yarattık” ifadesi Evrimin “sudan sebebidir ”de.  Neyse bu konuda merak eden 2012 yılında yazdığım İslami Evrim Teorisi makalemi Milliyetten okuyabilir. İnternette var (http://blog.milliyet.com.tr/islamda-evrim-var-mi---big-bang-ve-yaratilis-sureci--/Blog/?BlogNo=377349) .

İşte aslında bu konu çok önemlidir zira Allah her şeyi bir patlama ile yaratması insanı evrenin diğer ucundaki bir uzaylıyla kardeş kılar. Çünkü o uzaylılarda dâhil insan ortak Allahın yaratılışının bir parçasıdır esası değil. Ne ben merkezdir, ne biz, ne ümmetimiz merkezdir, ne gezegenimiz, ne güneş sistemi, ne galaksimiz merkezdir. Evrenin derinliklerinde bizim gibi akıllı canlılar olup ta sınavla sınanan ve kendini merkezde gören ve peygamberini kainatın efendisi ve Allah’ı haline getiren nice geri zekalılar vardır buna emin olabilirsiniz. Oysa bizler varlıkta Allahın yarattıklarıyız ve her bir zerreye Yunus Emrenin ediği gibi “Yaratılanı sevdik yaratandan ötürü” sözü “Yaratılana saygı duyduk yaratandan ötürü “ olmalıdır en azından zira sınananların içinde kötü olanlar sevilemezler, her şeyi sevmek zorunda değiliz tezeği veya diğer çeşit dışkıları da Allah yarattı diye sevmiyoruz ama aslında o da varlıklardan düşen bir parça, bizden düşün bir parça ve bizden böyle bişey çıkarken ve sevdiklerimizden dahi çıkarken kendimizi nasıl üstün görebiliriz. Nice güzel konuşan harika karakterli insanlar var olduğu halde onlarda karınlarında dışkı taşımaktaydılar. Bunlar bizi mütevazı yapmalı, evrene, yaratılan diğer varlıklara karşı mütevazı olmak aslında kendi konumunu bilmektir çünkü tüm kötülükler üstün olma çabasından dolayı kaynaklanmaktadır.

Kalkınmak ve refah seviyesi huzur getirmekte mi ki?

Kalkınmak ülkelerin BEN anlayışıdır. Kalkınmak diğer ülkelerden güçlü olmak ve kendi ülkesinin gururuyla yaşamak. Biz Türkler bunu Osmanlıyla çok uzun süre yaşadık ama bu aslında mütevazı, misafir seven, alçakgönüllü, diğerkam ve kuşların yiyeceğini bile düşünen kafa yapısıyla mümkün olabilmişti.

Kalkınmak bilimsiz olur mu? Kuransız olur mu? Sencilist mantık olmadan olur mu? Bir toplumun kalkınma kriteri eğer Kapitalist ekonomik veriler üzerinden ise o zaman biz yandık. Daha fazla üretim için ve kalkınma için GDO lu gıdaları arttırırsak o zaman hormonsal dengesi bozuk olan kadınlaşmaya ve geyleşmeye doğru giden bir toplum oluşursa bunun hesabını GDO lu tohumlara onay veren Abdullah Gül nasıl Allaha verecek? AK Parti, hepimizin Fetö’ye ve PKK’ya ve Batı ülkelerinin pisliğine karşı desteklediğimiz bir parti, 15 Temmuzda sokağa ben çağrılmadan çıktım, ancak bu demek değil ki Ak Parti’nin yanlışlıkların saçma siyasetlerini eleştirmeyeceğiz. Hükümet, kalkınma kriterlerinin parametrelerini Kapitalizmle değil bizzat Kuran parametrelerine göre almalı. Toplumumuz BEN Merkezli düşünme yüzünden çökmek üzereydi, Allaha şükür ki 15 Temmuzda büyük bir sınavı atlattı ve en azından ben değil BİZ demeyi öğrendi. Artık BİZ demeyi bırakıp ÖTEKİ Sen SİZ demeliyiz. Çünkü bu gerçekten İslam’ın istediği şeydir. Önce ötekini düşünme basireti, önce ötekini düşünme bilgeliği ve fazileti. Eğer biz kalkınma verileri olarak kişi başına düşen gelir, kişi başına düşen tüketim vb şeyleri ele alırsak mahvoluruz. Ülkemizde kişi başına verilen ortalama zekât miktarı önemli bir rakam mesela. Niye yok?

Neden hala üniversite öğrencileri okurken zorluk yaşamakta, neden hala devlet kendi verdiği eğitime bile güvenmiyor,  giriş ve kabul sınavları yapıp duruyor?

TİKA çok önemli bir organizasyon ve değeri bilinerek güçlendirilmeli. TİKA ve KIZILAY sadece Fas’tan Endonezya’ya değil Meksika’dan Filipinlere kadar uzanabilmelidir ve içine diğer İslam ülkelerini hatta mümkünse başka ülkelerinde insanlarını alan büyük bir yardım kuruluşu olamaz mı? Bu SEN ve SİZ, ÖTEKİNİ önemsemenin ülkesel ifadesi olur. Bunu Amerika yapmaz, yapamaz. Çünkü ideolojisi izin vermez. Onun ideolojisi ve anası Londra’nın ideolojisi ötekini düşünme üzerine değil, katletme yok etme üzerine. Biz daha fazla silkinip kendimize gelmeliyiz, daha fazla ötekini merkeze almalıyız, empati kurmalıyız ve buna faceteki dostların güzel paylaşımlarına güzel yorum yazmakla samimi doğum günü dilekleri yazmakla, komşumuza daha fazla inanmakla başlayamaz mıyız? Eskiden telefon konuşması pahalıydı, konuşamıyorduk şimdi neden dostlarımızı ilk biz aramıyoruz? Bu İslam’ın temelidir. “Gerçekten inananlar kendileri yoksul ve muhtaçken bile muhtaç ve yoksullara verenlerdir” Kuran.

O yüzden bırakalım bizi Şefaat yalanlarıyla ahrette olmayan Sırat köprüsünden geçireceğini söyleyen yalancı cemaat liderlerini de kurtuluşumuzu bu dünyada ki cadde olan SIRATTA ( Street)de arayalım. Bu sayede tekrar vahiy medeniyeti kurulabilir ancak, kanında seyid kanı olduğunu söyleyen peygamberin hayatını bile bilmeyen bir tutam sakalıyla insanları bedava çalıştırıp emeğini sömüren ve onları kanıranlarla değil.

Önce öteki, öbür teki….

Çünkü kurtuluşumuz ötekin de, öbür tekinde, başkasında, verdiğimiz de.