www.islamastrolojisi.com "Adalet denge ve huzurun temelidir"

FATİHA EYLEM MANİFESTOSU www.islamastrolojisi.com
1-Etiklik (Eunsü)
2-Müteşekkirlik(Elhamdü)
3-Vicdanilik(ErRahim)
4-Sorumluluk(Yewmiddin)
5-Tevhit(İyyakena)
6-Meşru hedef ve Umutvar olmak(Sırat-ıMustakim)
7-Kimseyi taklit etmemek ve kendin olmak, samimi olmak(Gayrilmağdubi) #KABENİNHAYATŞİFRELERİ KİTABIMDAN ALINTIDIR...

26 Eylül 2019 Perşembe

İSLAM ASTROLOJİSİ VE İSTANBUL DEPREMLERİ

İSTANBUL'UN DOĞUM HARİTASI
İstanbul 13 Mayıs 330 yılında başkent oldu ve doğum tarihi 13 Mayıs'tır. Sabah saatlerinde ilan edilen ve halka duyurulan bu ilan onun yükselenini de İkizler burcu yapmaktadır. Dolayısıyla İstanbul bir yanıyla taşı toprağı altın, Boğa'nın şehri, Kabe'nin Kuzeyi'nin en önemli Şehri, Boğa şeklindeki Boğa burcunu simgeleyen Marmara Denizi'nin baş kısmında Boğa'nın boynuzlarında (Golden Horn'da) kurukmuş ve çok uzun seneler kesintisiz Başkentlik yapmış bir kent. Yükseleni İkizler burcu ve iki başlı biri sağa Asya'ya biri sola Avrupa'ya bakan Bizans Kartalı da sembol olmuş. Doğunun ve Batı'nın tüm zenginlikleri bu muhteşem stratejik kentte buluşmuş. İklimide yumuşak ve çalışmaya elverişli olduğu için halkı çalışkan ve üretken olmuş hep. Ticaretin paranın döndüğü sadece Türkiye'nin değil dünya ekonomisi için son derece önemli bir kent İstanbul.
Yan tarafta İstanbulun dünya sahnesine çıktığı 13 Mayıs 330 tarihli haritasını görmektesiniz. 
Bu haritada görüleceği üzere İstanbul Boğa yükseleni İkizler. Astrolojik yorum okumayı bilenler iyi bilirler ki Satürn bir kişi veya şehrin kurumun Natal Güneş'inin üzerinden geçmeğe başladığı zamanlarda o kişi veya kurum için tehlike çanları çalıyor demektir. 23 Aralık 2011 tarihinde TNT Kanalında da Devleti uyarmış ve 6 Ekim 2012 tarihinden itibaren Devletin çok ciddi sınavlarla karşılaşacağı uyarısını canlı yayında yapmıştım. 2012 yılının sonundan itibaren Fetö ve PKK her iki koldan Devlete saldırdı. Devlet o zamandan beri kendisini zor toparladı.
Şimdi İstanbul depremi gündemde. Peki Boğa Burcu Marmara Denizi ve Boğa Burcu İstanbul'a gelin bir bakalım. Mesela Marmara Depremine. O zaman Satürn neredeydi?
MARMARA DEPREM SAATİ 17 Ağustos 1999 saat 03:02

Bu haritada görüleceği üzere harita tamda Türkiye Cumhuriyetinin Doğum haritası gibi konumda Yükselen Yengeç 5. evdeki Akrep burcunun gezegenleri Transit Satürn ve Jupiter 180 derece karşıt ve İstanbul'un doğum haritasına göre de Boğa üzerinden geçen bir Transit Satürn tam da İstanbul'un Natal güneşine iyice yaklaşmışken bu deprem oldu. Olduğunda da gökyüzünde zorlama sınanma ve sabır anlamına gelen Kare açılar o kadar çok ki hem Türkiyenin kendi haritası için hemde İstanbul için ciddi bir sıkıntıya işaretti. Bugün de deprem oldu. 
Peki bugün de deprem oldu ve bugünün haritasının etkileri nedir? Bugün kü depremi nasıl okumalıyız? 
1995 yılında 30 Eylülde tıpkı bugünküne benzeyen hafif şiddette deprem oldu Dinar'da bende oradaydım. Teyzemler orada yaşadıkları için onları ziyarete gelmiştim annemle. Bir gece öncesinde Dinar halkının genel durumu ve gidişatını hiç beğenmemiştim. İnsanlar sanki ölüm yokmuşcasına dünyevileşmişler ve mal mülk edinme yarışına girdiklerini görmüş çok üzülmüştüm. Kendim 1990 yılından beri insanların diğergam olması ve yardımlaşması ve insan olmasına dair umutlarımı sürdürüyordum ancak 90lı yılların ekonomik krizleri devletin soyulması kültürel depremler insanların hiçbirşeyi başta Allah olamak üzere umursamaması beni çok üzüyordu. O zaman küçük bir ilçe olan Dinar'ın da dünyevileşmeye dalması da şaşırtıcı gelmişti bana, kabullenemiyordum kapitalizme dünyevileşmeye yenilmeyi... 
İçimdeki ses vallahi billahi bana " Ayhan git bu ilçeden" dedi. Elbette o zamanki 25 yaşındaki genç devrimci takvam ile şimdiki aynı değil. Annem ve Teyzem sağlar ve şahitler, anneme teyzemin yanında "Anne gidelim, içimde çok sıkıntı var mutlaka gitmemiz gerek" dedim. Bunu söylerken Teyzemin endişe dolu bakışlarını asla unutamıyorum. Evet 1 Ekimde biz otobüse binip döndük ama akşam saatlerinde Dinar'da büyük bir deprem olmuştu. Evet şimdi de içimde İstanbul ile ilgili endişeli bir his var. Ancak bir yere gitmeyeceğim.
Benim İstanbul halkına uyarım şu. Istanbul geçmişte defalarca kere yıkıldı. En son 17 Ağustos depreminde sıkıntı yaşadı ve binlerce insan öldü binalar çöktü. Elbette deprem bir doğa olayı elbette bizler tedbirlerimizi alarak hareket etmeliyiz. "Allah aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır" der Kuran.
Ancak, çeklerini ödemeyen insanların esnafların çoğunun birbirine olan borçlarını bile bile Allahtan korkmadan ödemediği, senetlerin protesto olup döndüğü, zenginlerinin çok ama çok zengin olup Tekasür Suresinde açıklandığı gibi sanki mallarını ahirete götürecek ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşadığı İstanbul'un düzelmesi lazım.
Bunun için illa bir deprem daha mı görmemiz gerek? Binalar yapılırken malzemeden çalınmalar olmadı mı sanıyoruz?
Yeni binalar yapılırken rüşvet verilmedi mi sanıyoruz?
Kokuşmuşluğun yalanın dolanın düşenin elinden kimsenin tutmadığı yalandan sadaka ve infak vererek geçiştirdiğimiz ve kıyametin zaten yakşlaştığı şu dönemlerde neden hala aklımızı başımıza almıyoruz?
Bal tutanın parmak yaladığı en yakın akrabaları kayırmacılığın en tepeden en ücra köşelere kadar yapılıp hak yenildiği ülkemize yazık değil mi?
Rüşvetle eksik malzemeyle yapılan binalar 7.5 şiddetinde 45 saniye süren depreme nasıl dayansın ki? Sonrasında bir Hükümet görevlisinin "Allahtan geldi bu deprem mukadderat" demesini mi bekleyeceğiz? Suçu Allaha mı atacağız yoksa denetimi yapılmayan inşaatlara mı?
Yoksa şimdiye kadar çoktaaaan yapılaması gereken Kentsel dönüşümün başlatılamaması mı suçlu?
İstanbul'da Bahçelievler, Şirinevler adı üzerinde olan semtler değil. O evlerin çoğu bahçesiz evler çürük evler, çirkinevler. Zeytinburnu gibi zemini doldurma olan semtler, bu saydıklarım içinde bulunan vatandaşlarımız büyük bir depremde ölürse kimleri veya kimi suçlayacağız?
Tamam Hükumet yıllardır Fetö ve PKK ile uğraşmakta doğru ama neden onca yağlı göbekli ve Jöleli danışmanlar niye proje üretemiyorlar, neden bu sorun yaklaşırken eliniz hızlı tutup derhal kentsel dönüşümün başlamasına start vermiyorlar?
Neyi bekliyoruz? 7.5 şiddetinde 45 60 90 saniye süren kıyamet depremini mi?
Ben daha öncede devleti astrolojik yönden canlı yayında uyardım TNT'de 2011'de, işte şimdi de sıkıntı gelmekte eğer Allah merhamet ederde içimizdeki az sayıdaki iyilerin, çocukların ve suçsuz zavallıların yüzüne bakarsa bu depremleri atlatırız. Ancak Allah'ı kıyamete zorlayan ticari, sosyolojik adiliklerimize, şeytanlıklarımıza son vermek zorundayız artık. Bu sayede sağlam binaları da yapmayı ilke edinmemiz lazım. İnancın SORUMLULUK VE ETİKLİK olduğunu bize anlatmadılar. Bunun RACİM ile Eunzu besmelede olduğunu öğretmediler.

Bugünkü Gök Haritasında ise Oğlak'ta bulunan Satürn ve Plüton Türkiye'nin ve neredeyse İstanbul'un haritasında sevginin temsil olduğu 7. ev ve ölümün temsil olduğu 8. evlerinde bize mesajı şu "7 ev İkindi vaktinden akşam namazına kadar geçen zamanın insan hayatının son dönemecinin evidir. İkindi namazı ve vaktin de Allah'ın mesajı şudur "Kulum birazdan hayat güneşin batacak. Nefreti bir kenara bırak son dönemecindesin hayatın. Bu nedenle ölümü hatırla ve asıl önem vermen gereken unsurun sevgi olduğunu bil. Para peşinde koşup durma, geçmişi geçmişte bırak, ben sizin günahlarınızı bağışlarken siz neden birbirinizi affetmiyorsunuz? Neden paylaşmıyorsunuz yoksulla garibanla? " Evet, İslam Astrolojisi derslerime katılanlar ve TV programlarımı izleyenler bilirler. İkindi vaktine yemin edilmekte ve bu namaz Akrep burcunun Kabe'nin güneyinin su elementinin insan hayatında 40-55 yaş arasının namazı vakti ve uyarısı. Son 30 derecelik 7. ev mesajı ve zamanı hayatın geri kalan kısmı, artık günahların ve sevapların taksirli değil tahammüden olduğunun zamanları ve işaretleri. Unutmayalım ki İşaret Arapça'da Ayet demek. Ay kök olarak göz (görme) anlamını işaret eder Hint Avrupa Dillerinde Arapçada. Ayetler görme için var anlayalım diye. Biz ÜMMET OLARAK KÖRLEŞMİŞİZ....
İşte İstanbul ve Türkiye'nin haritasında 7. ve 8. evlerde Satürn ve Plüton'un son işareti ikazı uyarısı bu.
İstanbul halkına önerim, hellalleşin, birbirinizi affedin, ödemediğiniz borçları ahirete bırakmayın, mallarınızı biriktirmek için yığmayın. Yetim gariban dul ve yoksullara verin. Paylaşın yahu, zerre kadar Allah inancınız yok mu?
Bırakın camilere cemaatlere vermeyi veya hayır kurumlarını şişirmeye gerek yok, gidip bizzat siz bulun mahallenizdeki garibanları, evlerine gidip hal hatır sorun.
DEĞİŞİM İSTANBUL'DAN BAŞLAYACAK....
Benden söylemesi
İster dinleyinnn ister dinlemeyinn...
Bu deprem gelecek Allahın izniyle, ya azar azar kırılacak faylar, fazla zarar vermeden yada güm diye kırılıp hepimiz Maliki Yewmiddin'i yaşayacağız ahirette. Lütfen Zilzal suresini okuyalım, Allah'tan Basıt Fettah Latifi Rahman Rahim Afüv Gaffar Gafur Settar esmalarıyla merhamet ve Af dileyelim. Hepimiz ihtiyacı olan yetim gariban zavallı durumdaki yoksul genç kızlarımıza özellikle okuyanlara, gariban dullara sadakamızı lütfen ama lütfen CUMARTESİ günleri ÖĞLEDEN SONRA verelim...
Bunu diyorsam İslami Astrolojik bir nedeni de var....
Allah'a Emanet Olun....
Saygılarımla
İSLAM ASTROLOJİSİ

13 Eylül 2019 Cuma

BİLİM DÜŞMANLIĞI VE BİLİM İNSANLARIMIZA YAPILAN HAKSIZLIKLAR

İslam toplumları şu an oldukça geri duruma düşmüş
DR ZİYA ÖZEL.
Kanser ilacı yapmıştı. Adamı rezil ettiler Türkiye'de.
Amerika'da bu insanımızı değerlendirdi.
vaziyette. Bunun en büyük nedeni AKLIN BİLİMİN VE AKILCI davranmanın geleneksel islamda hor görülmesidir. "Beni Ateşten yarattın onu çamurdan yarattın ateş çamurdan üstündür" diyen şeytanın aklını kullanarak sapıttığının altını yüzyıllardır çizen geleneksel İslamcılık kendisini Ehli Sünnet Vel Cemaat diye yutturarak gerçek bilim adamlarına değilde üfürükçü sözde alimlerin ve kendi kızına bile şefaat edemeyeceğini söyleyen Peygamberin şefaatçi kanından soyundan geldiğini söyleyerek vesile olduğunu iddia edenlerin peşinden gitmemizin yüzünden okumayan düşünmeyen akletmeyen bir toplum olmamız dolayısıyla Filistin Burma Afganistan Bosna Kosova Libya Mısır Suriye Irak vb coğrafyamız kan ağlamakta iken herşeye kadir olan duaları herşeye yeten bu  Mübarek zatların düzelme adına hiç bir şey yapmaması hatta buralarda yaşanan acıları bilmemesi hatta dünya haritasında bu bölgeleri bile gösteremeyecek kadar navigasyonu bozuk olduğu halde uçtuklarının iddia edilmesi ve bu masallarla ümmetin uyutulması işte sorun buydu hep.
Bilim ve bilim insanlarımız tek tek kaçtılar bu ülkeden. Çünkü ya alay edildiler ya hafife alındılar yada mahsuz bile bile Amerikaya gitsinler diye Amerika için çalışan bürokratlar onları zorladı gitmye bu ülkeden. Nereden mi biliyoruz? Elbette bazı kurumlara baş vuran bu zeki insanlarımızın dosyalarını Amerikaya yollamalarından. Şu an Aselsan daki mühendislerimizi Amerika Hollandaya çekmekte ve oradan bilgileri almakta. Aselsan mühendislerini Amerika geçmişte öldürüyordu ve intihar süsü veriyordu şimdi ise Hollanda gibi kendine yakın ülkelere Mühendislerimize 10 bin 20 bin Avro maaşlarla götürmekte üstelik diğer arkadaşını getirene de maaş artışı verilmekte. 
İşte böyle bu ülkenin durumu. Bir avuç ülkesini düşünen insan bir yandan silah sanayini bir yandan ülkesini geliştirmek için çabalarken diğer yandan ülke içindeki Amerikan yandaşları ve ajanlarıyla boğuşmakta...
Dr Ziya Özel diye biri vardı yıllar önce Türkiyede adam kansere karşı Zakkumla bağışıklığı güçlendiren ilaç yaptı. Adama yapılmadık hakaret kalmadı bu ülkede. Amerikadan bir firma adama sahip çıktı adam da Amerikaya gitti orada üretti ilaçlarını. Sonra ne mi oldu adamın ilaçları internetten dünyanın parasına satılmakta Amerika zengin olmakta.
İlk bilgisayarlı Rot Balans ayarlı makinayı yapan Türk'e yıllar önce sen git sana KOÇ Sabancı patent versin dediler. Adam baktı Türkiyede bişi olmayacak İtalyadan patent alıp orada üretip oradan dünyaya ve Türkiyeye ihraç yaptı ürünlerini. Neyse bu şekilde hikaye çok. Ancak ülkemizde bilim insanına asla değer verilmedi bu yüzden beyin göçü gerçekleşmiştir hep. Sağcılarımız Medine'ye Varamadı solcularımız İzmirin Dağlarında oturdu kaldı hep. 
Eğitime dil öğrenmeye okuma ve araştırmaya gelişmeye önem vermeyen her toplum mutlaka emperyalizmin ve siyonizmin oyuncağı olmaya devam edecektir. Yıllarca bu ülkenin kanını emmiş olan Nato ve Amerikaya çalışmış olan FETO gibi bu ülkede başka cemaatsel yapılanmalarda var hizmetini aslında siyonizme yapan. Müritlerini eğitime öğretime dil öğrenmeye değilde diploma almamaya eğitimi küçümsemeye ve eğitimli insanlarla dalga geçen her yobaz aslında siyonizmin ve emperyalimin bir numaralı hizmetçisidir.

1 Eylül 2019 Pazar

Selam Selamet Salah Salih Selim ve Salvation (Kurtuluş) - İSLAM'ın YOK EDİLİŞİ NASIL OLDU?

Kelimelerin kendi içlerinde önemli manaları var. Hint Avrupa dil ailesinden de olan dillerde benzer
kelimeler bulmak oldukça kolay. Ancak insan zaman zaman konuştuğu dilin içindeki kelimelerin derin manaları hakkında pek kafa yormuyor. 

Yıllar önce Sırat kelimesinin bir köprü olamayacağını bunun Hollancadada Straat, İngilizcede Street Almanca'da Strasse vb olduğunu TV'lerde anlattım ve detaylarını da mantıklı gerekçeleriyle açıkladım.

Arapça'da S ve L harflerinin başta ilk hecede olduğu kelimeler kurtulma ve huzur ile alakalı. Mesela İslam demek aslında Selam kökünden gelir ve mana olarak "HUZUR VEREN SORUMLULUK İNANCI" demek tam manası ile. Salah yani DUA her ezanda insanı Dua etmeye yada bizdeki adıyla Namaz kılmaya çağırmakta. Salah mana olarak hem Namaz hem de DUA anlamını taşımakta. İnsanın Kurtuluşu aslında Allah ile konuşmasında dertleşmesinde onu var saymasının emaresi olan iletişiminde saklı. İstemek son derece önemli bir özellik KUL için. Kul kusurludur ve muhtaçtır ve istemelidir Allah'tan. Kusursuz olan Allah'tır ve o da verir. Ancak Allah kendi koyduğu Evren Yasaları gereği İstemeyi ve elde etmeyi Kurtuluş reçetelerini tek tek adına Kuran dediğimiz kök olarak OKUMA manasından gelen Kitabında açıklamıştır. Fatiha ve 7 ilkesi birer inanç notası olup geri kalan tüm sureler huzurun Senfonileri olmuştur. 

Kuran diğer adıyla Allah kelamı aslında İnsanın hayatının evrenin yasalarının alegorik olarak o dönemin Arap toplumuna ve zekasına yalın açıklandığı kitaptır. Kuran aslında ilkeler kitabıdır. Kuran asla Mutluluğun kitabı da değildir. Okumak ve içindekileri yapmak da mutluluğu verecek diye bir garantisi olmamıştır. Ancak Kuran Huzurun kitabıdır ve içindekileri yapmak ve içindeki süreci yaşamak yaşatmak mutluluğunuzu elinizden alırken Huzuru size verir. Esasen insanın en çok karıştırdığı kavramdır Mutluluk ve Huzur. 

Özetle açıklamak gerekirse Emevi hanedanlığı Mutlulukların hazzın peşinde koşan topluluk olduğu için Alimlerin(!) Huzuru karartmasına kavram kargaşası yaratmasına da izin vermişlerdir.

Mesela Hz Muhammed'in döneminde Asrı Saadet (Mutluluk Asrı) denmiştir. O dönemlerin içinde yaşanan acılardan daha çok öne çıkan konu ibadet ile huşu duyma, saati yani Mutluluğu esas alma eserlerede yansımış. Kimyayı Saadet(Mutluluğun Kimyası), Saadeti Ebediyye(Sonsuz Mutluluk) vs.

Oysa sahabe dediğimiz insanlar mutluluk nedir bilmediler. Bazen sevdiklerinin katledilişini gördüler acılar yaşadılar. Hz Muhammed mesela, kuzeni Hz Cafer'in bir kılıç darbesiyle parçalanışını gördü hıçkırarak ağladı yetimlerine sarılıp. Amcası Hamza'nın Muaviye'nin annesi Hind tarafından dudakları yanakları kulakları kesilip ipe dilmiş kolye yapılmış ve Hindin boynuna astığını öğrendiğinde Arap yanı ortaya çıktı öfkeyle tüm ölülere aynısının yapılmasını istedi ama Cebrail vahiy getirdi ve Hz Muhammed'de kendine geldi yaptırmadı bu emri. Oğlu İbrahim vefat etti mezarını ağlayarak eliyle düzledi. Aç kaldı taşlandı MUTSUZDU hep ama HUZURLUYDU Hz Muhammed. Sahabeler de...

Size mutluluğu vaadeden kitapları asla almayın. Mutluluk hazlarla yürür. Şımartılmakla yürür. Size şımarmayı vaadeden Şımartan Zevkleri tatları söyleyen reklamlar Şeytanın Kapitalistçe sesidir. Aldanmayın....

Evet para kazanırken mutlu olabilirsiniz ama Huzur Yetime yardımdan geçer...

Hz Ebu Bekir en zeki zengindi. Tüm parasını tam beşkez Allahın Kurduğu İki Helal banka üzerinden yani YETİMBANK ve GUREBA INVEST finanas kurumları üzerinden Ahirete EFT yaptı...

Kurtuluş asla ama asla Mutluluk peşinde koşmaktan gelmiyor. Kurtuluş bir faninin eteğinden sırf Peygamberin kanını taşıyor diye yapışmaktan da gelmiyor. Öyle olsa en yakın kandaşı EBU LEHEB cehennemde yanmazdı ve Allah'ın Kuran içine mahsus bu yüzden kandaşlık kurtuluşuna son vermek için adını koyduğu yazdığı Sure indirdiği Kafirdir EBU Leheb...

Allah Lehebin zıddı olan, kandaş olmayan ama peygambere gönüldaş olan en büyük 2. sahabe'nin adını da (Zeyd Bin Haris) mahsus yazmıştır Kuran'a...

Evet Kurtuluş Huzur'da, mutluluk değil ama Huzur'da İslamda. Haa, şu geleneksellerin anlattığı ipe tutunmalı terlik satmalı sakal suyu içmeli deve idrarıyla kafa bulmalı İslamdan bahsetmiyorum. Adam gibi adam islamdan bahsediyorum. Önce ötekini düşünen, önce diğeri diyen, misafirperver olan ALAN MUTLU değil VEREN HUZURLU İSLAM'dan bahsediyorum...

Yarını bina edecek olan nesiller kendi nefsani mutluluklarını hiçe sayarak acıtsa da yetime parasıyla zamanıyla sahip çıkan Allahın rızasını hedef edinme HUZURUYLA dolu olan idealist ama Akıllı yetişmiş yetenekli cesur kişiliklerle olur.

Peki bu nasıl olacak?

Elbette kavramları yerli yerince açıklamanın olduğu bir okul niteliğindeki Darul ERKAM'ın (Kuran ve Hayatı Okuma Evlerinin) her caddeye her siteye her mahalleye kurulduğu zaman bu mümkün olur. Çünkü mevcut okul ve cami sevdirme ve anlama odaklı değil ezber ve nefret ettirme odaklı eğitim vermekte. Düşünebiliyormusunuz? 21. yüzyıldayız ve Diyanet ve camileri hala Barkovizyonla vaaz vererek görsel anlatımlı Hutbelere Vaazlara geçemediler. Herşey değişiyor ama putperestlerden kalma şekilci geleneksellik asla değişmiyor değişemiyor değiştirilmesi için çaba harcanamıyor....

Eğer Huzur ve Mutluluk kavramları birbirinden kesin çizgiyle ayrılmazsa Müslümanlar İslamı Mutluluk sanmaya devam ettikçe yıkımda devam edecektir.....

Allah yar ve yardımcımız olsun...