Yazar Erkan Haras Bey ile son kitabı "Kulağımdaki Küpeler" hakkında söyleştik. Değerli kitabıyla ilgili yapmış olduğumuz röportajı siz değerli okurlar için paylaşıyorum.
Kitabınıza neden “Kulağımdaki Küpeler ismini verdiniz?”
İnsanların çevrelerinde olup biten olaylara duyarsızlaştıklarını gördükçe gerçekten çok üzülüyorum. Hemen her gün yaşanılan onca keşmekeşin ardından hala kişioğlu bir çıkarımda bulunamıyor. Çevresindeki gelişen her bir duruma nazar-ı dikkatle bakamıyor. Ben de istedim ki bu sözlerim, bu anlatılanlar kulaklarına birer küpe olsun, onlara birer nasihat olsun.
Pekiyi kitabınızda nelerden bahsettiniz?
Elbette ki okunduğunda daha iyi anlaşılacaktır ki çeşitli konular üzerinde durdum. Toplumun kanayan yarası olan bazı durumları işledim. Başlıklar halinde anlatmaya çalıştım.
Şiddetle süren bir şiddetli geçimsizlik, gerek evlerde gerekse toplumda bir geçimsizlik, kimlik karmaşası, ve taşları yerine oturtamama sorununu işledim. Sıcak ve yumuşak karnımız olan “Kürt Meselesi” üzerinde durdum bir yazımda. Evliliklerin nasıl olması gerektiği temel çekirdeğimiz olan ailenin ayakta durması gerektiği üzerinde durdum.
Gençlerin zihin bunalımları, toplumun bir “konforizm” dediğimiz hastalığa duçar olduğunu bundan nasıl kopmamız gerektiği üzerinde durup işlemeye çalıştım.
Tabiri caiz ise “at izinin it izine karıştığı” durum ve konuların üzerinde durdum. Kuşkusuz okunduğunda ne anlatmak istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
Yazarken neleri eksik gördünüz?
Yaşadığımız yüzyılda bir anlaş(ıl-a)ma(ma)sorunu var bunu kabul etmeliyiz. Bir birimizi anlamıyoruz ya da anlamak istemiyoruz. Hemen her gün nasihat dinliyoruz ancak nasihatı tutacak bir kulak sahibi değiliz. Sanata ve sanatın gücüne inancımız kalmamış. Kadim zamanda sanat insana yön veren kutsal bir olaydı ona olan inanç kalmadı.Bir iyiliğin topluma faydası nispetince ibadet olacağı konusu da akıllarda silinmiş durumda. Herkes(im)kendi menfi isteklerini düşünmekten komşusunun açlığı ve tokluğu artık duygusuz birkaç slogan haline geldi. Yani medeniyet dediğimiz mevzunun artık illete döndüğünü acı olarak görmekte ve yaşamaktayız.Eğitimin gitgide eğitime muhtaç hale geldiği, öğretimle sadece ayakta durmaya çalıştığımız ama baston kullanmak zorunda kaldığımızı görünce üzüldüm ve bunları yazmak durumunda kaldım.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Okumak, okumak, okumak…Cehaletimizi, her şeyi biliyor sandığımızı unutup bol okumamız gerektiğini. Türkiye’yi bilgi sahibi olmadan kültür sahibi olduğunu sananların cenneti konumundan kurtarmamız gerektiğini. Bunu da ancak okuyarak başarabileceğimizi tekrar buradan söylemek isterim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.