Aslında bu düşünceyi ilk fark edenler(!) Türkiye’de ki Erdoğan karşıtı
solcular(!)dır. Onlara göre Erdoğanizm, Türkiyeyi batılı değerlerden
kopartarak şeriat düzeninin hakim olduğu bir devlet düzeninin oluşmasını
sağlamayı amaçlayan ve bu sürecin sonunda Türkiyeyi büyük devletlere
parçalatacak bir işleyiş ve felaket zihniyetidir.
Peki gerçekte bu mudur Erdoğanizm?
Onu seven milyonlar Erdoğanizm’den
ne anlıyorlar?Recep Tayyip Erdoğan ister beğenilsin isterse olumsuz
eleştirilsin fark etmez, o Türkiye'nin gelmiş geçmiş Atatürk’ten
sonraki en faal Cumhurbaşkanıdır. İkisininde ortak hedefi Türkiyeyi bulunduğu
zor durumdan yukarı taşımaktır. Yalnız Atatürk Erdoğan kadar şanslı değildi.
Çünkü başına geçtiği ülke sadece halı ve sigara satan, hiç yolu bulunmayan,
halkının çoğu hastalık ve savaşlarla bitmiş, çocuk ölümleri dağ gibi olmuş, alt
yapı sorunları büyük bir ülkeydi. Ayrıca Britanya’dan kaçsa Sovyetler,
Sovyetlerden kaçsa Britanya vardı. Yani Britanya ve Sovyetler Atatürk’ün başka
bir çıkışa gitmesini engellerdi. Atatürk emperyallerin ne yaptığını nasıl
olduğunu analiz etmiş ve buna göre zor şartlarda halkın çoğunun pekte
istemediği devrimleri yapmıştı. Halifeliğin kalkmasından harf inkılabına kadar
her şey Lozan'da Britanya dayatmasıdır.
Erdoğan'ın göreve
geldiği dönemde ülkemizde çok kötü durumdaydı, ekonomisi batmış, kasaları
boşaltılmış, nüfusu kalabalık, terör sorunu büyük, sağlık, eğitim yol vb
yenilenmeyi bekleyen bir ülkeydi. Ancak kesinlikle Atatürk'ten daha
şanslıydı.
Çünkü Britanya ve Rusya
rakipti. Rusya'yla beraber hareket ederek Britanya'nın Türkiye üzerindeki hâkimiyetine
son verebilirdi. Britanya'yı Orta Doğuda zayıflatabilirdi.
Göreve geldiğinde Erbakan’ın onu ve arkadaşlarını siyasal
evlatlıktan reddetmesiyle Erdoğan'a uluslararası Siyonist lobilerden
büyük destek geldi, aslında Erdoğan onların ne istediğini biliyordu, tıpkı
Atatürk gibi onlar ne istediyse verdi.
Özelleştirmelerle bir çok kar eden
kurumlar satıldı. The Cemaatle arası yağlı ballıydı. 2008’e cemaat kendisine ne
istediyse verildiği için ülkeyi AK Partiyle beraber yönetiyordu.
Ancak bu böyle gidemezdi.
Türkiye'nin ilerlemesi ve açılımlar yapması ve Terör, Sağlık, Eğitim,
Bayındırlık vb ağır sorunlarını çözmesi gerekiyordu. Bu sorunlar içinde en
hassası da Terör meselesiydi…
Bu sorunu çözebilmek için
ipleri eline alması gerekiyordu Erdoğan'ın. MIT, İçişleri, Adalet,
Savunma, Dış işleri, Milli Eğitim Bakanlıkları FETÖ’den geri alınmalıydı.
Bazı sığ solcuların “Yağlı ballıydılar ne oldu da ayrıldılar? Tabi Rantı
paylaşamadılar” gibi son derece salakça yorumları başlatan ayrılık MIT’in
kontrolünde başladı. Fetö, Britanya adına çalıştığı için MIT’in başına kendi
adamlarından birinin mesela Baransu’nun getirilmesini istedi. Ancak
RTE buna karşı çıktı ve Anti Amerikan ve Anti D’ingiliz kendi adamı Fidan’ı
getirdi. Erdoğanizm burada şunu görmüştü “Güçlü istihbarat güçlü devlet ve
ülke” demekti. Ordunuz ne kadar güçlü olursa olsun eğer sağlam güçlü bir
strateji üretmek için doğru bilgi, tecrübe, hikmet ve istihbarat yoksa o ülke
koca bir hiçtir. MIT içinde cirit atan Fetöcüler tek tek uzaklaştırılmaya
başlandı. Ancak ülke içindeki saçma sapan İstihbarat dağınıklığından faydalanan
Fetö Jitem’de, Emniyet İstihbarat’ta hala çok güçlüydüler. Hrant Dink’ten daha
başka stratejik cinayetleri bu güçleri sayesinde yapıyorlar, PKK’ya istihbarat
sağlıyorlar, ABD ve Britanya’ya bilgi sızdırıp ülkeyi Batı’ya satıyorlardı. En
büyük hainliklerinden biride, kendince protesto yapan gençlerin kafasına gaz
fişekleri sıkma emrinin verilmesiydi.
Erdoğanizm bu sürecin
sancılı geçeceğini görmüştü zaten. The Ciamaat, sırtını Londra, Washington,
Paris, Berlin’e yaslamanın rahatlığıyla şımardıkça şımarıyor azdıkça azıyordu. Erdoğanizm
Felsefesini şöyle açıklayabiliriz.
1- Ne olursa olsun liderler halkı için
çalışmalı, emperyalist devletlerin kışkırtma ve saldırılarından asla
korkmamalı.
2- Sırtını
Halka yaslanmalıdır.
3- İstihbaratı
gerçekten MİLLİ hale getirmeli ve güçlendirmelidir.
4- Ülkemizi
tehdit eden en büyük sorunlar Mezhepçilik, Etnik Terör. Bunun için asla
mezhepçi ve bir etnik kökeni destekleyip diğerlerini aşağılayan faşist bir
çizgi oluşturulmamalı.
5- KCK
yada PDY gibi devletin içinde alt devletçikler izin verilemez.
6- Mücadele
uzun soluklu olacaktır, bu nedenle ülkemiz ve halkımız sonuna kadar her şeye
hazırlıklı olmalıdır ve kenetlenmelidir.
7- Bürokrasi
hantal işlemektedir bunun aşılabilmesi için yetki sahipleri inisiyatiflerini
sonuna ülke menfaatlerine karşı olmamak kaydıyla toplum menfaatleri için sonuna
kadar kullanmalıdır.
8- Ülkemizin
yeniden süper güç olmasının önü Noter Cumhurbaşkanlığı ile değil Meclisle
uyumlu AKTİF GÜÇLÜ LİDER CUMHURBAŞKANLIĞI ile olur.
Yeni anayasa ile bu
düşünce iyice yerine oturacaktır. Terör ve terörizmi destekleyenlerin eli
zayıflayacaktır. Eğer bu felsefe ve vizyon oturursa Türkiye'deki D'ingiliz
işgal güçlerinin artıkları ( Beyaz Türkler, Jön Türkler, Jön Ciamaat, Jön
Kürtler vb) asla bir daha güçlenemezler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.