DA VİNCİ ve AKŞEMSEDDİN
1990 yılında İstanbul'a geldiğimde büyük bir hevesle İstanbulda olduğunu düşündüğüm "Doğu Roma-Bizans Kitaplığı"nın Kitaplarını görme ve incelemeyi istemiştim. Çankırı'dan otobüse binip geldim. İşe Topkapı sarayından başlamak geldi aklıma. İstanbul'u hiç bilmiyordum. Müzeye ilk defa gelmiştim ve gezdim, sonra Müze yetkilileriyle konuştum Bizans'ın kütüphanelerindeki kitaplar nerede ve nasıl bulabilirim onları diye sordum. Zira doğu ve Batı'nın en önemli eserleri birikimleri bu kitaplarda yer almalıydı. Neredeydi bu kitaplar?
Müze yetkilileri bana kitapların İstanbul'da olmadığını bunların hepsinin İstanbul'un Fethinden sonra Akşemseddin'in emriyle gemilere yüklenip İtalya'ya Vatikan'a yolladığını söyledi. Kulaklarıma inanamadım. Hayatımda ki en büyük hayal kırıklıklarından birini o gün yaşamıştım. Peki niye? diye sorduğum da bunu bilmiyoruz dediler.
Üzüntü içinde Çankırı'ya geri döndüm ama Akşemseddin'e de çok kızmıştım. Aklıma gelen tüm kötü sözleri içimden ona söyledim o gençlik hırsıyla...
Akşemseddin'in bu kitapları neden Vatikan'a yolladığı hep aklımın köşesindeydi. Ancak bununla ilgili ne bir filmde nede bir kitapta iz bulamadım.
Yıllar geçti İngilizce izlediğim bir dizinin bir bölümünde Da Vinci gizlice Vatikan'da İstanbuldan gelen kitapları okuyor iki askerde onu tutuklamak isterken o kaçmış ve kaçarken askerler "Neden o kitapları okuyorsun Türk Ajanımısın?" sorusu kafama takılmıştı. Evet, bu soru önemliydi, İstanbuldan gelen o kitaplar yok edilmemiş ama okunması yasaklanmıştı. Niye?
İstanbul 1453 yılında alınmış Da Vinci 1452 de doğmuştu. 15 Nisan 1452 doğumlu Koç burcu Da Vinci çok cesurdu. Aklından çok cesareti vardı. Onca bilgileri gizlice okuduğu o kitaplardan elde etti ve bunları dışarıda yeniden yazdı. İşte İstanbuldan gelen kitapların Reform ve Rönesans hareketlerine etkisi büyük oldu. Bu asla okullarda bize öğretilmedi. Neden Niçin sorusları asla olmadı okullarımızda.
Avrupa Rönesansını Akşemseddine borçluydu oysa. Bu sayede aydınlanma hızlanmış tüm Avrupada İstanbuldan gelen Kitapların etkisi kelebek etkisi oluşturmuştu. Bilimsel her konu o kitaplarda vardı. Çoğu Arapça yazmalar Yunanca Yazmalar müthiş bir açılım oluşturmuştu Avrupa'da.
İstanbul'un fethi bir çağı açıp başka bir çağı kapaması olayı bu yüzdendi. BU BİR... ( Detaylar için Bilinmeyen Tarihi Gerçekler - Müslüman İllüminati Kitabına 1. Baskı kalamaris Yayın evi 2015 Aralık bakabilirsiniz)...
MARTİN LUTHER ve ATATÜRK
Martin Luther, bilindiği gibi Da Vinci'nin Bilimdeki reformunu Din de ve Din anlayışında yapmıştı. İncilin Almanca'ya çevrilmesi Alman dil ailesinden olan tüm halkları Protestan Mezhebine çekmişti. Böylece Avrupa'da Katolikliği red eden Türklere kendini yakın gören, savaşçılarının Kemer Tokalarında Beter Turks dan Pavs yazılı askerler Katoliklere karşı mücadele ettiler. ( Bkz Müslüman İllüminati ). Günahların affına aracı olan Papazların insanların haklarını ahlaksızca yediklerini Martin Luther haykırmıştı. Protestan din anlayışı Da Vinci nin kitaplarıyla beraber tüm Avrupa'da hızlı bir gelişmeyi başlatmıştı. Bu dönemde Protestanlar her zaman Türklerden destek görürken Britanya'daki baskı gören Katolik İrlandalılara da Osmanlı el atmış onları yanına çekmişti. Osmanlı bir yandan Britanya'da Anglikanlara karşı Katolik İrlandalıları diğer yandan Avrupa'da Katolik Latinlere ( Fransa İspanyol İtalyan) karşı da Hollandalı Alman Protestanları destekliyordu. Osmanlı kazananın kim olacağını belirliyordu. Ancak Osmanlı o dönemde Avrupa ilerlerken kendi rönesansını Avrupa'dan tam 350 sene sonra başlatmıştı. Osmanlı'da Rönesansın başlatıcısı tuhaftır ki Akşemseddin değil kendisine sarık yerine Fes ve şalvar yerine Pantalon giydiği için Gavur Padişah diye lakapta takılan 2. Mahmuttur. Yalnız 2. Mahmut değişim ve gelişimi yanlış anlamıştı ve işe Sarık sakalı değiştirip yerine Yunan Fesini ve Fransız Pantolonunu giyerek yürümüştü, tamam Askeri olarak bir çok konuya da el attı ve Modern orduyu da kurdu diyebiliriz ancak bunlar bilimsel edebi ve sanatsal desteği yansıtmadı fazla. Osmanlı içten içe bir değişim beklentisi içindeydi, geleneksel İslamcı anlayış direniyor Avrupa'nın gücüne karşı Osmanlı ordusunun paşaları ise değişmeden yana tavır alıyordu. Geleneksel islamcılık ve Reform yanlısı Paşalar ve Padişahlar mücadele içindeydi. Konuyu en iyi anlayan Abdülhamit en büyük reformları yapanlardan biriydi. 2. Mahmut'ta başlayan değişim süreci Atatürk ile tamamlanmıştı. Atatürk'de içinde bulunduğu şartlarda Britan'yanın tüm dayatmalarını mecbren kabul etmek zorunda kalmıştı. Ezan'dan Alfabe'ye kadar hemen her konuda değişimin sözleri Britanya'ya verilmedikçe Britanya ve İşgal güçleri Anadoluyu asla terk etmediler. Bunlarda halkımıza anlatılmayan önemli tarihsel konulardandır. Ancak unutulmamalıdır ki bugün bile geleneksel uçtu kaçtı Din anlayışı hala Devleti ele geçirme ve kendi yobaz kültür ve anlayışını yerleştirme düşüncesindedir. Bunlara karşı mücadele veren Kuran Merkezli düşünen ve Din de değil ama din anlayışında reform oluşturma yanlısı Kuran merkezliler en fazla değişim talep eden taraf olmuştur. Türkiye'de Kuran Merkezli din anlayışı Elmalılı Hamdi yazır'ın Kuran Meali ile başlamıştır diyebiliriz. Bu mana da Matematik Geometri kitabı yazan Atatürk hem Da Vinci, Kuran Mealini Türkçe Yazdıran Atatürk diğer yanda Martin Luther olmuştur. Türkiye ve İstanbul şu an İslam dünyasının beyni ve yöneticisi konumunda olmaya başlamıştır. Elbette Britanya Türkiyeyi boş bırakmadı. Çekildi gitti ama ne kadar Cumhurbaşkanı varsa seçilmeden önce Britanya'nında görüşü alınmıştır ( RTE Hariç, onu halk seçti. Zaten kavganın nedeni de budur).
Elbette Lozan dönemi Türkiyesi ile şimdiki Türkiye aynı değil. O zaman ki Türkiyenin ekonomisi demografisi inanılmaz zor durumdaydı. Üretim neredeyse sıfır, halkın çoğu hasta, memlekette yol su yok. Atatürk böyle bir ülkeyi ayağa kaldırmıştır ve imzalanmasına onay verdiği Lozan Anlaşması tıpkı Begoviç'in Bosna savaşına son veren Dayton Barış Anlaşmasıyla aynıydı neredeyse.
Bu noktada o dönemin konjoktürünü bilmeden yorum yapmak haksızlıktır...
Cumhuriyet dönemi boyunca Türkiye Britanya ve ABD'nin Siyonist ve Efangelist derin devletiyle beraber yürüdü. İsrail İstanbulda kuruldu, Mosad İstanbulda kuruldu. İsrail devletinin kuruluşunda bile Türkiye ister istemez her zaman İngiliz Amerikan siyasetini izledi. Bu siyasete karşı geldiği an ( Kıbrısta olduğu gibi) ambargo ile karşı karşıya geldi veya Fetö ve PKK ile uğraşmak zorunda kaldı hep.
Mc KİNSEY VE ERDOĞAN
2010 yılında Erdoğan'ın Batı'ya açtığı savaş nasıl başladı? ABD yanlısı Fetö taraftarlarının Erdoğan'a gelip "MIT'in başına kendi adamlarından birini atamaları istemesi" ile herşey değişmiştir. Erdoğan'ın onların dediklerini yapması ile Fetö'ye Devletin anahtarlarını vermesi aynı manaya gelmekteydi. Erdoğan'ın göreve gelmesi elbette en başta ABD ve Fetö'nün yardımlarıyla olmuştu. ABD ve FETÖ, tüm gücüyle Erdoğan'ın yükselişine destek oldular. Erdoğan hapisteyken Ak Parti içinde sonradan görev almış üst düzey bir bakan ( ki onun ABD ve Nato ile olan bağları çok güçlüydü) "Bu adamı alın, halk onu seviyor, aradığınız kişi bu adam" diyerek ABD ye referans olmuş ABD de sonuna kadar Erdoğan'ı desteklemiş ve bölgede istikrarlı dediğini yapan bir Türkiyenin varlığının oluşmasına adım atılmıştı. Ancak işler hep böyle gitmeyecekti.
1965 MIT'in kuruluş tarihinden beri en uzun süre görev alacak olan Hakan Fidan 2010 yılında göreve getirildi. Bunun ne anlama geldiğini ABD içindeki Efangelistler ve Britanya çok iyi de bilmekteydi. Fetö devreye sokularak Türk ekonomisine tarihin en büyük zararı verildi. Türk Ekonomisi neredeyse Çanakkale Savaşındaki kayıplarından fazlasını FETÖ ile savaşta verdi. Nasıl mı?
- Gezi olaylarının kışkırtılmasını sağlayan CIA, Fetöcü amirlere verdiği direktiflerle sertliği arttırmıştı. ( O amirin gün gelecek hesap verecek diye gazete köşe yazımda Gezi'nin ilk haftasında ben yazmıştım. Hesap verdi ve hapiste şu an).
- Fetö'nün dersanelerinde yetişen ne kadar adam varsa yandaşı olanlar Devletin üst düzeylerindeki görevlerinden elleri çektirildi bir zamanlar Devlet için çalışıyor gibi görünen ama ABD ye çalışan bunca görevli görevden gidince inanılmaz bir Kamu boşluğu da yaşandı. Bu görevlere selahiyeti olmayan başka Geleneksel cemaatlerden adamların atanması ise devletin diğer yanlışıydı.
- Fetöcüler giderken bu ülkeden muazzam paraları da yanlarında kaçırdılar. Sadece İzmirden 200 Milyar dolar kaçırdılar.
- Geziden beri 1 trilyon dolarlık bir zarar verdiler bu ülkeye Fetöcüler. Her krizde mesela Gezide 150- 200 Milyar dolar gitti. 17-25 Aralık, Fidana yönelik operasyonlar, Darbeler, Uçak Krizleri, Karlov Suikasti hemen hepsi Türkiyenin elindeki 800 Milyar dolarlık Katardan gelen paranın eritilmesi içindi. Şu anda kala kala 60 Milyar Dolar Para kaldı Merkez bankasında ve Dolar 5.98 eğer Amerikalı Casus Papaz ülkesine yollanmazsa yeniden 7 TL olma tehlikesi var ülkesine yollanırsa 5.40 düşecek dolar.
Peki gelelim Mc Kinsey'e. Neden Erdoğan bu şirketle çalışmak istedi?
Erdoğan'ın aslında ABD içindeki derin devlet çatışmalarında tarat tutması gerekmekteydi. ABD içinde de büyük kavgalar var şu an. Ne tuhaftır ki Türkiye bu kavga da ABD derin devletinin güçlü kanadı Efangelistlere ve Siyonistlere karşı durabilen Katolik İrlanda kökenli kesime destek vermek durumundaydı. Aslında Mc Kinsey'in seçilmesi işete ABD derin devleti içindeki Efangelistlere ve Siyonistlere karşı İrlanda Katolik direnişinin seçilmesinden başka birşey değil.
Erdoğan neticede Demirci Kilisesini de açtı. Tarihi Demirci Kilisesi Bulgarların siyasi olarak Erdoğan'a destek vermesine neden oldu. Erdoğan kilise açarak Ortodoks olmadı. Mc Kinsey ve Katolikleri seçerek de Katolik olmadı. Bu tıpkı Putin'in Grozni de Cami açmasına ve ABD yi batıracağını umduğu Trump ile de sıkı görüşmelere devam etmesine benzemekte....
Sonuçta halkımıza düşen bir görev var. Bende ilk önce ver yansın etmiştim ABD li şirket ismini duyunca. Ancak gerçekten durum kritik ve biz mecburen Efangelist Faşist delilere karşı Katolik ve İrlanda rengi olan ABD içinde ki bu kesime destek vermek durumundayız. Unutmayalım ki Venezuella da katolik, Ortodoks ve Katolik dünyası ile önemli siyasal bağların devam etmesi ülkemizin güçlenmesi için önemli. Halkımız asla ithal ürünler kullanmamalı, Türkiye'de üretilen ürün varsa telefonlar Arabalar onlardan almalıyız. Türk işçisinin elinin değmediği ürünü aldığımızda o döviz yükselir.
Allah yardımcımız olsun.
Ancak neler atlattık bunu da ülkemiz atlatacaktır inşallah....
İster beğenelim ister beğenmeyelim hatta bazı icraatlarına sinir olalım eğer ABD içindeki Efangelistlerle mücadele edeceksek bu asla Putinsiz ve Erdoğansız olmaz olamaz. Dayanmak direnmek zorundayız. Kolay değil ama bunu çocuklarımızın geleceği için yapmak zorundayız...
#DöviziniTürkiyeİçinBoz
#193BinMakamArabasınaSon
#DevletinMalıDenizDeğilAmaYiyenDomuz
#beğenmePaylaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.