Dünyada konjonktürler hızla değişiyor, güç dengeleri hızla
değişmekte ve bu değişimden sadece Türkiye değil hemen hemen her ülke ve hatta
terör örgütleri yada Özgürlük(!) savaşçıları da etkilenmekte. Zira eskiden
terörist olan şimdi müttefik, eskiden müttefik olan şimdi terörist veya tehdit
sıralamasının başına yerleşti. Türkiye bağımsızlığını ele almak için
çabalamakta zira YENİ TÜRKİYE’nin açılımında bağımsızlık ve güç ön plana
çıkarken Türkiye’nin güçlenmesine ve bağımsızlığına yönelik tehditlerde arttı.
Zira sözde bazı müttefiklerimizin çıkarlarına ters gelmekte yeni söylem. Nedir
bu tehditler birlikte inceleyelim?
1- İÇ TEHDİTLER: ( Gladio, Paralel, Jön Kürtler, Jön
Türkler (Beyaz Türkler), Mezhepçilik )
A) Türkiye’nin
en öncelikli ve birinci tehditi adına PARALEL ÖRGÜT denen devlet içine yıllardır
yapılanarak sorgulamadan üstten gelen emirleri cennete gitmek için imama itaati
farz gören ve asıl tepedeki emirleri İllimünati’den ve dolayısıyla onun başı
Kraliçe’den alan yapı var. Bu yapının en altta bulunanlarının tepede olanlardan
asla haberi yok. Tepede olanlarda cemaat gazetelerinde daima ülke içindeki
siyaseti gündeme getirip örgütün üyelerinin gözleri bağlanmakta asla İngiliz
Kraliçesi ve İllimünati’nin yaptıklarından veya dış siyasi rüzgarlardan
bahsedilmemektedir. Paralel Devlet’in dış siyasetten anladığı İsrail’in
dostluğunu kazanmak ve İran’ın düşmanlığını sıcak tutmaktır. Bu noktada Ehli
Sünnetin mezhepçi bakışından yaklaşarak Siyonizmle dost ama Şia ile düşman olunması
gerektiğine inandırılmaktadırlar. Aynı yapı yine büyük bir iki yüzlülükle
Türkiye’de ki Alevilerle kontak halinde olup onların sempatisini kazanma ikiyüzlülüğü
siyasetini de ustaca yürüterek Türkiye’de genelde aykırı bir ses olan ve (geçmişte
Dersim’de yapılan yanlış siyaset sonucu) tüm radikal komünist örgütlerin
tepesinde bir güç olan Alevilere sahte gülücükler atmaktadırlar. Paralel unsur
Yargıdan ve Emniyetten temizlenmiş değildir ve şu an üyeleri AK Partili görünme
çabası ve şirinliği içinde ya yerlerinden olmama çabasında yada terfi yarışında
hükümetten nemalanma gayretindeki diğer cemaatlerle yarıştadırlar. Her şekilde
bu unsurun Devlet içindeki yapılanmasından kurtulmak kolay değildir kolay da olmayacaktır.
AK Parti kendi içinde, bu cemaatin başardığı kardeşliği ve dava aşkını tam kuramamıştır.
Devlet bu tehdidin ortadan kalkması için daha fazla güç ve çaba harcamak
zorunda kalacaktır.
B) BEYAZ
TÜRKLER: Yıllarca ülkenin kaymağını yiyen finans, medya,
sanat ve sinemayı elinde tutarak halkın uyutulurken soyulmasını sağlayan kesimi
şu an GEZİ’ye en büyük destek veren kesimi oluşturmaktadır. Gizli gizli
yapılanarak SAVCI’nın katledilmesinden, Fenerbahçe Kulübüne suikasttan bunlar
sorumludur. Görüntü’de DHKP-C vardır ancak geri planda GEZİ’deki tüm kadro
buradadır. Bu grup PARALELLERLEDE İŞ BİRLİĞİ içerisindedir. Halkın iradesine
karşı ellerinden geldiğince gücü kendi ellerine almaktadırlar. Bunlar halkı ve
tercihlerini MAKARNACI, APTAL KOYUN vb sözlerle küçük görmekte
aşağılamaktadırlar. Demokrasi’den aslında nefret eden bu grup halkı Demokrasi
adına ve Laiklik adına geçmişte yaptıkları soygunlarla bıktırdılar.
C) KCK
ve PKK içindeki Laf Anlamaz JÖN KÜRTLER: 38 yıldır süren
kavgayı bitirmeye azmetmiş olan Hükümet aslında bütün şimşekleri bu yüzden
çekti üzerine. Zira savaşın bitmesi demek Teksas silah fabrikalarına yeni
siparişlerin ve yeni silah ihalelerinin yapılamayacağı anlamına gelecekti. TSK
içinde Ergenekon davaları ile jakoben subayların uzaklaştırılması sonucunda
siyaset barış adına adımlar atabilmiş ve kendi içinde akan kanın durmasını
sağlamıştı. Başlangıçta Kürt Halkının kimlik mücadelesi şeklinde gelişen ve
sonunda kimlik haklarının yavaş yavaş alınmasının arkasından aceleci genç
Kürtlerin ( JÖN KÜRTLER)in KCK içinde Öcalan’ın barış ve silahsız mücadelesine
en büyük karşı koyuşu ortaya attılar. Öcalan’ı Devletle iş birliği içinde gören
bu kesim yaşlı ve masa başında barışın sağlanacağına inanan Kürtleri de “Türkleşmiş
ve yeterinde Kürtçü olmamakla” suçlayan kendini yurtsever sanıp idealist faşist
olduğunu göremeyen uzlaşmaz kesimler Hendek siyasetinin destekçileridir. Bu
kesimleri doğu Anadolu’ya giden sözde gazeteci kılığındaki Alman, İNGİLİZ
ajanlar kışkırtmaktadırlar. Kazdıkları hendeklere yaklaşık 18.000 Jön Kürtçü
gömüldü. Dağlarda ise ölen PKK’lı sayısı yaklaşık 4500 kişidir. Şu an örgüt eleman
bulamamaktadır. Kürt halkının nezdinde de “Çözüm Sürecini” bozdukları için
gözden de düşmüştür.
D) MEZHEPÇİLİK
YAPAN CEMAATLER: Paralel örgütün kışkırtmalarına kanarak
ülkenin bağımsızlığı için çabalayan HALK Cephesini Millet iradesini MEZHEPÇİ muhafazakârlıkla
tehdit etmekteler. Bu kesime Paralel yapı, “devletin İran ajanları tarafından
ele geçirildiğini, devletin bu yüzden şiaya sempati beslediği” yalanını
uydurarak fitne ve fücurun en alasını işlemektedirler. Cahil bazı geleneksel
cemaatler siyasetten ve ilimünatiden ve ilimünati’nin sanatta ve siyasette
yaptıklarından bir şey anlamadığı için onlara kanmaktadır. Mezhepçiler ilerde çıkartılmaya çalışılan
Alevi ve Sünni çatışması için en tehlikeli atarları yapmaktadırlar. Suriye
olmamamız için buna dikkat etmek lazım.
E) DEVLETİN BÜROKRATİK YAPISI: Hantal devlet mekanizmasının oluşturduğu bürokrasi içerisinde onbinlerce Makam aracı, gereksiz kamu harcamaları, vatandaşı çileden çıkartan bürokratik hatalar, vatandaşı düşünmeyen umursamayan ve ona kamusal hizmetin verimli bir şekilde verilmesini için çabalama konusunda eksik ve yetersiz devlet yapısı da tehdittir. Zira devletin sosyal devlet olmanın gereklerini tam olarak yerine getirmeye çalışmak yerine, Almayandan lüks onbinlerce makam aracının satın alınması, bunların masrafları, Diyanet ve TRT Bütçlerinin çok büyük olmasına rağmen sosyal Yarımlaşma konusuna yeterince özen gösterilmeden halkın vergi gelirlerinin bu şekilde çarçur edilmesi devletin kendisinin yeterince mali disiplin içine sokmak istememesi ve bürokratik saltanat kafasından bir türlü uzaklaşılmaması, demokratikleşme ve ifade özgürlüğünün tam sağlanamaması ve buna benzer çeşitli nedenler yüzünden Terör örgütlerinin kendilerine meşruiyet zemini bulması ve bu alanı Britanya'nın medyası ile kışkırtması da tehdit bataklığının kurutulamamasına da etkendir.
2- DIŞ
TEHDİTLER: (İlimünati, Emperyalist Efangelistler,
Siyonist Aşkenaziler )
A) İLLİMUNATİ: Bu
örgütle ilgili daha önce yazı yazmıştım. Okumayanlar için kısaca tekrar
değineyim. İllimünati anlamı Latince “aydınlanma” demek olan ve Dinlerin
karanlığından dünyayı kurtararak kendi Bilimsel aydınlanmalarına halkı çekerken
zamanla sömürü düzeni şeklinde kendi gücünü oturtmuş bir yapılanmadır. Bu
örgütün başı kesinlikle “Britanya Kraliçesi ve Makamı”dır. İllimünati Dinler
içinde en fazla Emperyalist Anglikan Protestanlıkla ve Siyonist Yahudi Aşkenazilerle
iş birliği içindedir. Örgütün alt yapısında ABD’li zenginler Rotschild
gelmektedir. ABD’li Cumhuriyetçi Parti alt yapısı ve Demokratların üst yapısı en
büyük kurumsal destekçisidir. Amaçları her on yılda bir büyük savaşlar çıkartıp
TEKSAS’ın silahlarını satabilmek ve kapitalist çarkı ABD lehine döndürmektir.
Türkiye’de savaşın bitmesini hem ekonomik hem de siyasal nedenlerden dolayı
istememekteler. Onlar Türkiye’de mutlaka bir çatışma ortamının gerekliliğine
inanmakta olup, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, Laik-Müslüman, Gelenekçi-Kurancı çatışmalarının
olmasını istemektedirler. Bu itibarla dış tehdit sıralamasında bulunmaktadır;
I) Britanya: Tarih
boyunca İslam ve Türk Düşmanlığını gizli ve açık devam ettirmiş bir ülkedir.
Haçlı Bayrağını ulusal Bayrak olarak kullanan İngiltere Britanya’yı
yönetmektedir. Osmanlı’nın son döneminde hızla dağılıp parçalanmasını Britanya
sağlamıştır. Tamamen yok edilmek yerine Batı değerleriyle ve Müttefikliğinde
kontrolünde Lozan’la Türkiye Cumhuriyeti olarak kurulmasını o sağlamıştır.
Şimdiye kadar Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı ve Başbakan’ın kim olacağı konusunda
icazet alınan makam da burasıdır. Bunlar tuhaf ve saçma sapan iddia gibi
gelebilir ama değil. Bu devlet Londra’da dünyanın en büyük ve en etkin siyasal
okullarını kurmuş ve inanılmaz şeytani bir bilgi birikimine sahiptir.
II) ABD Cumhuriyetçi Tabanı: Bunlar
ekseriyetle ABD’nin güneyinde yaşayan, Zencilerden, Kızılderililerden,
Asyalılardan, Türklerden, Müslümanlardan nefret eden “Mississipi Yanıyor”
filmindeki Ku Klux Klan örgütü ile de örgütlenmiş Efangelist faşist kafa yapısındaki
adamlardır. Alt zemindeki müritleri Yahudilerden de nefret eder. Üst zemindeki
adamları Siyonistlerle iş birliği içindedir.
III) Siyonist Aşkenaziler: Bunlar
Tayyip Erdoğan Öncesinde Türkiye kontrollerindeyken Türkiye’yi seviyorlardı
ancak RTE’den ve yeni anti emperyalist bağımsız ve Büyük Türkiye sloganları
onları ürküttü. Şu an Türkiye’den hoşlanmıyorlar ve Türkiye’yi tehdit olarak
görmekteler. Türkiye’ye olan nefretleri ve kızgınlıkları üvey kardeşe duyulan
nefret gibi zira Aşkenaziler Yahudi toplulukları içinde tıpkı Karaim Yahudileri
gibi aslen Türk kökenli Yahudilerdir. Irki yönden Türklerle akraba olduklarını
biliyorlar ancak Gazze, Filistin vb inanç ve emperyal dava konusunda Müslüman
Türkiye ile ters düşmekteler. Türkiye için tehdittirler.
IV) IŞİD, VAHABİZM: Bir İngiliz mezhebi olan
ve İngiliz Ajanlar tarafından kurulan Vahabilik tamamen İngiliz emperyalizmine
ve çıkarlarına hizmet etmekte olan bir inanç sistemidir. İngilizler Vahabiliği
daha önce Osmanlılara karşı kullandılar ve Osmanlıların Orta Doğu’dan
çekilmesini sağladılar. Bunu yaparken İngilizler Hadis İslamcılığını da
kullanmış ve Sünni Arapları da kışkırtmıştır. ( “İmamet Kureyş’e aittir” sahte Hadis’i
yüzünden imametin Türklerde değil Araplarda olması gerektiğini, Arapların asla
Türkler tarafından yönetilemeyeceğini bu sahte hadisle ikna etmişlerdir ).
Vahabiliği daha sonra Şia ve Sünniliğe karşı düşmanlığın arttırılmasında da
kullanan İngiltere onu Afganistan savaşında da sömürmeyi bilmiştir. Ayrıca
Çeçenistan davasında Çeçenlerin savaşının içine sokulan Vahabilik Çeçen halkının
Vahabilikten tiksinmesinden dolayı Rusya yanlısı olmalarını sağlamıştır. Aynı
sorunlar Bosna savaşında da devam etmiş Vahabiler yakaladıkları Sırplara
işkence ve kafa kesme seremonileri düzenleyerek Bosna savaşını da
kirletmişlerdir. Bu da yetmemiş Çözüm sürecine karşı PKK’nın cezalandırılması
görevi verilen IŞİD binlerce insanı katlederek Kürt halkına acılar yaşatmıştır.
Şimdi İŞİD Türkiye’de terör eylemleri düzenleyebilmek için yeterince taraftar
toplama çabası içindedir. Pakistan’da yetiştirilen Suudi Vahabi Ajanları şu an
Türkiye’de olup sevimsiz mesajlarıyla ülkede taraftar toplama gayretlerini
sürdürmekte olup bunlara hala fırsat verilmektedir. Eğer Suriye’de İŞİD
başarı kazanmış olsaydı buradaki Militanları önce Uygur sonra Orta Asya’da
faaliyet içine sokacak ve terörü Orta Doğu’dan Orta Asya’ya yayacaklardı. Ancak
Türkiye ve Rusya’nın ortak müdahalesi İŞİD’i ve İngiliz Siyasetini yolun sonuna
getirdi.
Britanya, Suudi Arabistan ve İsrail güdümündeki İŞİD, yaptığı
terör eylemleriyle özellikle Somali'de Türkiye'ye karşı en büyük Emperyalist ve
Siyonist tehdittir.
B) İRAN MUHAFAZAKARLARI: İran’ın
rejim değişiminden sonra evrensel bakan devrimcileri ( ALİ ŞERİATİ’ÇİLER)
olduğu gibi tamamen mezhep faşistliği ile gözü kör olmuş kesimde vardır ve bu
kesim yayılmacı siyaset gütmek istemektedir. Zaman zaman kendi içinde evrensel
bakan mollalarla kavga içinde olup Türkiye’nin İslam dünyasında etkin rol
almasını da istememektedir. Eskiden Türkiye’de etnik savaşın körüklenmesine
İsrail’le beraber en büyük desteği işte bu muhafazakarlar vermişlerdir. Bunlara
dikkat edilmesi gerekmektedir. Şia’nın muhafazakar Farsçı kanadı büyük bir
tehdittir Türkiye için.
C) YURT DIŞI PARALEL OKULLAR: Bu
okullardan yetişen dünyanın bir çok yerindeki gençler yavaş yavaş ekonomi ve
siyasetin gücünü ele almaya başlamışlardır ve bunlar o ülkelerde gücü ele
tamamen geçirdiklerinde en çok Türkiye düşmanı olacaklardır. Zira Emirleri
Pensilvanya vermektedir oraya mirlerde Londra’dan gitmektedir. Bu itibarla
Devlet bu işin halledilmesine önem vermelidir. Bu okulların Türkiye Devletine
tesliminin sağlanması ve bu okullara sıradan öğretmenler değil o okullarda
görev alırken Ülkenin itibarını yere düşürmeyecek, bir omzunda Kültür
Türklüğünü diğer omzunda evrensel İslami değerleri taşıyacak adam lazım. Bu
ülküde öğretmenlerin organizasyonlarını devlet yapamaz ama taşıyabilecek çağı
okuyan DEVLETLERİ ELE GEÇİRME GAYRETİNDE OLMAYAN cemaatlere bu işi
verebilir. Zira MEB’in kendisi kel ve başına ilaç bulamıyor.
D) ERMENİ, YUNAN ve AVRUPA FAŞİZMİNE KARŞI:
I) Gerek Ermeniler gerekse Yunanlılar nüfus
olarak küçük ama nüfuz olarak büyük uluslardır. Zira Avrupalılığı Yunanlılık
(Helen Kültürü) olarak yutturmayı başarıyla sağlamış olan İngiliz Yunan
ortaklığı geçmişte ( 1800’lü yıllarda Balkanlarda) Osmanlının yıkılmasına neden
olmuştur. Avrupa’da bundan etkilenmemiş yada en az etkilenen yerler Norveç,
İsveç, İzlanda ve kısmen Finlandiya’dır. Ayrıca son zamanlarda Macar
Milliyetçileri sayesinde Macar haklıda Türk olduğunun farkına varmış ve ırki
nedenlerden dolayı Türkiye’ye sempati duymaya başlamıştır. MHP kendi içinde
entelektüel ve vizyonu olan adamlar yetiştiremediği için Avrupa’da Estonya,
Bulgaristan Finlandiya gibi geçmişi Türklere dayanan uluslara Türkiye
anlatılamamıştır. Bu yapılırsa ve sağlanabilirse Avrupa’da Türkiye daha güçlü
olabilir.
II) Özellikle Almanya’da olmak üzere Türkiye
kendi vatandaşlarıyla bağ kuramamış yıllarca kendi halkını aşağılayan burnu
büyük pislik adamları elçi diye buralara atamış, elçilik çalışanları kendi
halkına pislikmiş gibi davranmıştır. Son zamanlarda bunlar değişse de halkla
tam ilgilenilmemiştir ilgilenilmemektedir. Oysa bu halkın dejenere olmaması,
ailelerin sağlam durması gerekmektedir, bu itibarla devlet kendi vatandaşını
sadece askerlik hizmetinde doğum ve ölüm durumunda sormamalıdır. Kendi
halkıyla yakından ilgilenmeli, doğum, ölüm, evlilik veya başka durumlarda (
Türk Günlerinde) mutlaka katılmalı yada Devletin mesajını okumalıdır). Halkla
yan yana omuz omuza yürümelidir. Halkı sürekli eğitimde, kültürde dik tutacak
etkinliklere destek vermeli, buna bütçe ayırmalıdır. Bu istihbarata bilgi
sağlamak içinde kullanılmalıdır. Bu sayede yeni sağlıklı stratejilerin
belirlenmesi ve düzenlenmesine imkan olabilir.
III) Geçmişte
Anadolu halkına kan kusturan şimdide aynı şeyleri yapmaya kalkan Helenizmin
yanında duran Britanya’ya karşı GALATYA ile İrlanda ile bağlar
kuvvetlendirilmelidir. Zira Anadolu halkının damarlarında KELT kanıda
bulunmaktadır. Elbette bu kan faşizmi için olmasa bile kültürel bağlar
bulunmaktadır. Anadolu’nun müziği Keltlere güzel gelmesinin sebebi budur. Müzik
ve Kültür ile Keltlerle bağlar kuvvetlendirilebilir. Yapılacak belgesellerle
Galatya dünya Kelt halklarına tanıtılmalıdır bunun üzerinden Anadolu ile
Keltlerin kardeşliği sağlanabilir. Bu Türkiye’nin elin güçlendirecek sayısız
fırsatlardandır. Bu ve bunun gibi politikalar Türkiye imajına katkı sağlarken
tehditlerin gücünü kıracaktırda.
Daha başka yazmak istediğim konular ve başlıklarda var ancak hiç
duymadığınız başlıklarla bu yazı ancak kitaplaşırsa bağlantılar daha net
yazılabilir..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.