Hz Muhammed(SAS) yaşamı
boyunca üç önemli anlaşma imzalamıştır. 1400 yıldan buyana kılı tüyü sünnet
sanan, deve sidiğini şifa diye içen ve bunu sünnet sanan geleneksel
Müslümanların %1’i bile aşağıdaki üç anlaşmayı, neden niçin yapıldığını ve Hz
Muhammed’in strateji, idare, yönetim, siyasal ahlakını merak bile
etmemişlerdir. İşte konuyu bilmeyen ve araştırmak için okuyan diğer düşünen
kesimler içinde bu anlaşmaları ve içeriğini ne anlama geldiğini ve günümüz
karşılıklarını bulacaksınız.
Ne tuhaftır ki bu anlaşmalar
Müslüman Cumhuriyeti oluşturma konusunda Mekke’de Hılfülfudul, Mekke ve Medine
Arasında Hudeybiye, ve Medine’de Medine Anlaşması yapılarak Cumhuriyet SIRAT’ı
veya HİCRETİ oluşturulmuştur. Ta ki İslamiyete Bizansçılığın girdiği Emeviye Sulta
zulmüne kadar (bkz Çalınan Hayatlar;Mülteci 2. Baskı İstanbul).
İLK ANLAŞMA;
1- Hılful Fudul Türkçe anlamı Erdemliler İttifakı olan bu anlaşma 580’li
yıllarda Arap kabileleri arasında süregelen savaşlar sonucunda
ortaya çıkan anarşi ortamında, can ve mal güvenliğinin sağlanması, zayıf ve
güçsüzlerin korunması, zulmün önlenmesi amacıyla toplumda sözü geçen saygın ve iyi niyetli
kişilerin önderliğinde kurulan ve Peygamber Muhammed'in de bir ara
toplantılarına katıldığı “Eğer o anlaşma
şimdi olsa şimdi de katılır onaylardım” dediği İslam öncesi kurulan bir DEMOKRATİK
BARIŞ CUMHURİYETİ’dir.
Erdemliler İttifakı, beraber yaşanan bir
devlette Cumhuriyet anlayışının nasıl olması gerektiğinin alt zeminini ilkel
Arap Demokrasisinin de bir anlamda temelini oluşturur. Çünkü farklı dünya
görüşlerine sahip olsalar da, temel ahlâkî ilkelerde anlaşan insanların zulmü
engellemek için uzlaşmalarının bir toplumsal zorunluluk olduğunun ifadesi
olarak değerlendirilmektedir.
Antlaşma Maddeleri;
1- Mekke’de, ister oranın
halkından olsun isterse dışarıdan gelen insanlardan olsun, bir kişinin zulme
uğradığını gördükleri zaman mazlumla birlikte olacaklardı. (Asla azınlığın
hakkını ezdirmemek ilkesi).
2- Mazlumun hakkı zalimden
alınıncaya kadar zalimin karşısında olacaklardı. Başka bir ifadeyle mazluma
hakkı iade edilinceye kadar mazlumla bir tek el gibi -tekvücut- olacaklardı. (
Bu madde ise mazlumun hakkının alınıp mazluma iade edilene kadar mücadele
demektir)
3- Deniz, bir tek tüyü
ıslatıncaya kadar, Sebir ve Hira dağları yerlerinde kaldığı müddetçe ve
maişette (mali durumda) tam bir eşitlik sağlanana dek bu maddeler geçerli olacaktı.(
Bunun anlamı bu maddeler asla bozulmayacak her daim uygulanacaktı.
Peki neden böyle bir anlaşmaya gerek duyulmuştu? Bu
anlaşma sayesinde Mekke’de güven ortamı sağlanmış sağlanan bu güven ortamı
sayesinde de ticaret ve sosyal yaşam düzene girmiştir.
İKİNCİ ANLAŞMA
Medine sözleşmesi, Hz Muhammed'in Medine'de huzur ve barış ortamını sağlamak için bütün
gruplar arasında 622 yılında düzenlenen Anayasal Cumhuriyet
anlaşmasıdır. Bu antlaşma İslam'ın ilk yazılı anayasası olması itibarıyla önem
taşımaktadır. Hz Muhammed bu anlaşma ile Arabistan Yarımadasında ilk Laik(
bizdeki
gibi yıllarca jakobence uygulanan bir Laisizm değil Kafirun suresinde anlatılan
şekliyle bir Laikliktir ve Devletin her kesime eşit ve adil yaklaşmasını esas
alır) Demokratik ve Medeni
Cumhuriyet anlaşmasını, Allah'ın Kuran’da emrettiği gibi insanların
sorunlarını, değerlerini ADİLCE gözeterek ETİK sosyal bir toplum
oluşturmuştur.
Medine Antlaşmasının kapsamı nedir?
Antlaşma Hz Muhammed, Yahudiler, Müslümanlar, Paganlar ve şehrin ileri
gelen aileleri ile kabilelerini içermekteydi. Medine'de bulunan Hazrec ve
Evs kabileleri arasında yaşanan iç çatışmalara son vermek için, şehirde yaşayan
Yahudi, Müslüman ve Pagan topluluklarını Ümmet (Cumhuriyet) adlı tek çatı
altında toplayarak, her birine sorumluluk, hakları ve payları adilce verilmiştir.
Antlaşmanın düzenlenme amacı hangi
dine mensup olursa olsun, şehirde bulunan toplulukların özgürce ve
huzur içerisinde yaşamasını sağlamaktır.
Medine sözleşmesinin önemli maddeleri nelerdir?
- Müslüman
ve Yahudi topluluklar barış içerisinde yaşayacaklardı.
- Şehrin
dışından gelen saldırılarda, hep birlik olunacak ve şehir savunması
birlikte yapılacaktır.
- Yahudiler
ve putperestler dinlerinde serbest olacaktır.
- İki
taraftan birinin, üçüncü bir tarafla olan anlaşmazlığında diğer
taraf yanında yer alacaktır.
- Yahudiler
ve Müslümanlar arasında olacak anlaşmazlıklarda, Hz Muhammed hakem (Yargı)
olarak kabul edilecektir.
- Her
topluluk kendine ait bölgeden sorumlu olacaktır.
- Çıkacak
bütün anlaşmazlıklar Allah'a(Vahiy gelmeye
devam ettiği için) ve Resul'üne sunulacaktır.
Medine sözleşmesinin içeriğinde bulunan konular
nelerdir?
Adalet: Antlaşmanın
çoğu maddesi herkese eşit olarak adalet sağlanmasını öngörmüştür. Bu anayasa
herkese adalet götürme, adli işlerin idare edilmesi konularında devrim
yapmıştır. Adalette yetkiler kişilerden alınarak, merkezi idareye bağlanmıştır.
Artık kabileler içinde suçlular cezalandırılmayacak, her şey merkezi idarenin
elinde olacaktır. Suçlular ve mağdurlar merkezi idare tarafından değerlendirilecekti.
Bütün mümin kişiler suç işleyenlere karşı, merkezi idareye yardım etmekle
mükellef kılınmıştır. Yahudilerin topluluğa girme nedeni de, zaten herkesin
eşit muamele görmesidir. Artık kabile reislerinin otoritesi alınmış, merkezi
idare kişilerde adaletin olduğu duygusunu uyandırmıştır. Bu Medine Cumhuriyeti Devleti demektir. Müslümanlar bunu çok iyi
anlamalılar…
Suçun şahsiliği: Antlaşmada suçun şahsiliği konusunda vurgular yapılmış, hiçbir günah
başkasına yüklenemez denilmiştir. Bu
devamlı kan davası güden ve sonu gelmez masum ölümleride bitiren BEDEVİ çöl
kanunlarının yerini MEDENİ İslam Cumhuriyet kanunlarının getirilmesi demektir.(Bkz
Müslüman İllüminati 1. Baskı İstanbul Kalamaris Yayınları).
Hayat Sigortası: Antlaşma savaşta esir düşenlerin, ölüm ya da yaralama hallerinde
diyet ödeyebilmek için, sigorta kurumu olmasını öngörmüştür.
Vatandaşlık ve savunma: Antlaşma din, dil ve ırk gözetmeksizin herkesi
eşit bir şekilde vatandaş olarak kabul etmiştir. Savaş durumunda herkesin kendi
giderini karşılaması gerektiği kabul edilmiştir. Devlet ve Vatandaş arasındaki
herkese eşit kimseye hiçbir zümreye inanç ve ırka cemaat ve kuruma iltimas
ayrıcalık imtiyaz sağlamamak üzerine kurulmuş KAFİRUN Suresi Laikliğin
tanımlanmasıdır.
Medine şehrinin sınırları: Antlaşmadan önce dağınık bir yerleşimin olması
sebebiyle, şehrin sınırları belirlenmiştir. Medine merkezin ve ovasının
sınırları bu şekilde belirlenmiştir.
Din özgürlüğü ve takva: Antlaşma herkese din özgürlüğünü
getirmiştir. Yahudilerin kendi dinlerine göre muhakeme edilebilmesinin önü
açılmıştır. Bazı maddelerde ise, Allah korkusu ve toplum hayatındaki rolü
üzerinde durulmuştur. Takvanın(bizdeki
gibi Allah korkusu değil SORUMLULUK olarak algılanması önemli) adaletin temeli olduğu konusu üzerinde açık
ifadeler konmuştur. Takvanın/Sorumluluğun en üstü kanunlara itaat etmektir,
denmiştir. Sırat’ın Kuran Caddesi
olduğunu ve bu caddenin şehirde bulunduğunu şehrin Medine demek olduğunu İslam
Cumhuriyet ve Medeniyetin kökünün Medine olduğunu kitaplarımda da belirttim
( Bkz Kabe’nin Hayat Şifreleri Sembollerin Dili 2. Baskı İstanbul Coşkun
yayınları).
Müslümanlarla ilgili maddeler: Antlaşma Müslümanların birbirlerine yardımcı
olmakla mükellef olduğunu ifade etmektedir. Müminlerin kardeşliğine değinilmiş,
müminlerin suçluları korumaması gerektiği belirtilmiştir. Bu maddede Müslümanların
birbirlerinin haksız olduğu durumlarda asla bu Müslüman diye sırf dininden
dolayı kayırma yapmamaları gerektiğinin altı çizlmiş olup Ümmet kelimesinin aynı
dine inanan faşist bir grup değil, eşit haklar ve ilkelerle beraber medenice
yaşayan insan topluluğu ve yönetim şekline dendiğinin altı çizlmiştir.
(Bkz Cebrail’in Gözyaşları 1. Baskı Mola Yayınevi)
ÜÇÜNCÜ
ANLAŞMA;
Bu anlaşmalar aslında Müslümanlara uzlaşı ve anlaşma
kültürünü diplomasi yönetimini siyaset islami anlaşma ahlakını da ortaya koyan
kesinlikle her müslümanın okuması bilmesi gereken hususları taşır. Bu
anlaşmalar bilinmediği için İŞİD ve FETO vb daha nice faşist cemaatçi kendini
kurtulmuş sayan ahmak terör örgütleri var olmaya devam edecektir.
Hudeybiye Anlaşması Kapsamı: Bu anlaşma Müslümanların Dış
İşleri anlaşmasıdır. Bir anlamda uluslararasu hukukun nasıl ve hangi ilkelerle
olması gerektiğinin altını çizer. Anlaşma Müslüman olmayan pagan bir toplulukla
nasıl Adil, Etik ve Laik bir anlaşma imzalanır onu göstermiştir. Çünkü bu
anlaşmada Rasul sözünün silinmesini isteyen Müşriklerin talebi kabul
edilmiştir. Anlaşmanın bugün’ün müslümanına verdiği en önemli mesaj “Müslümanlar! İslamiyet barış ve demokratik
ortamda eğer adam gibi Müslümansan daha hızla yayılır. Bu amaçla Demokratik
eşit hukuksal ortamlar senin çıkarınadır. Bu nedenle sakın eşit adil demokratik
anlaşmalarda evrensel hukuk ve ahlakın ilkelerine uy bu zaten İslamında
çağırdığı ilkelerdir” ( Bkz Çalınan Hayatlar;Mülteci ve Müslüman İllüminati
kitaplarım)
Hudeybiye Barışı, 628 Martında Medineli Müslümanlarla Mekkeli müşrikler arasında yapılan barış
antlaşmasıdır. Hudeybiye ismini
imzayı attıkları Mekke ve Cidde arasındaki köyün isminden almıştır. Bu antlaşma
ile Mekkeliler İslam Devleti'ni hukuken tanımıştır.
Hicret'in altıncı yılında (Mart 628) Hz. Muhammed,
gördüğü bir rüya üzerine 1400-1500 Müslümanla birlikte umre yapmak için
Medine’den Mekke’ye doğru harekete geçmiştir. Hudeybiye’ye vardıklarında Muhammed’in
Kasvâ adlı devesinin yere çökmesiyle Müslümanlar burada kalırlar. Mekkeliler,
Müslümanların ziyaret amacıyla Mekke'ye geldiklerini bilmelerine rağmen onları
Mekke’ye sokmamaya karar verirler. Bu amaçla Halid bin Velid kumandasında 200 kişilik bir süvari
birliğini Gamîm mevkiine gönderdiler. Hz.Muhammed, önce Hırâş bin Ümeyye’yi
elçi olarak Mekke'ye yollar ama elçinin Mekkeliler tarafından iyi
karşılanmaması üzerine Mekke’nin ağırlıklı idarecilerinden olan Umeyyeoğulları
arasında birçok akrabası bulunan Hz
Osman’ı elçi olarak gönderir. Mekkeliler
tarafından iyi karşılanan Hz
Osman, amaçlarının umre ziyareti olduğunu belirtmesine rağmen Mekkeliler
Müslümanların gelmesine izin vermezler ve Hz Osman’ı da alıkoyarlar. Ancak
Müslümanların tepkisinden çekinen Mekkeliler, Hz. Osman'ı
serbest bıraktılar ve Süheyl bin Amr’ı da elçi olarak gönderdiler. Yapılan
tartışmalardan sonra Hz Ali tarafından
kaleme alınan anlaşma metni Muhammed ve
Mekkelileri temsilen Süheyl
bin Amr tarafından
imzalanmıştır.
Anlaşma
Maddeleri
·
Müslümanlarla
karşı taraf arasında 10 yıl savaş olmayacak, iki tarafın hiçbiri diğerinin
malına ve canına dokunmayacak. ( Çok uzun
bir barış dönemidir ve bu süreyi müslümanlar çok iyi kullanırlar ancak ikinci
yıl Müslümanların sayısı 2000 kişiden 10.000 kişiye çıkınca anlaşmanın
Müslümanlara büyük avantaj sağladığını ve yakında tüm arabistan’ın savaşmadan
Müslüman olacağını anlayan Ebu Sufyan tebliğ yapan 40 güzide müslümanı
öldürterek anlaşma maddelerine uymaz ve anlaşmayı bozar. -Bkz Çalınan
Hayatlar;Mülteci)
·
Müslümanlar
bu yıl Kâbe'yi ziyaret etmeksizin geri dönecekler.
Gelecek yıl üç günden fazla olmamak üzere Mekke'ye gelip Kâbe'yi ziyaret
edecekler. Bu üç gün süresince Mekkeliler şehir dışına çıkacaklar.
·
Müslümanlardan Kureyş'e sığınacak olursa geri
döndürülmeyecek, fakat onlardan Müslümanlara sığınanlar geri döndürülecek. ( Mekkelilere zafer kazandıklarını sandıran
madde).
·
Müslümanlardan hac,
umre ve ticaret için Mekke'ye gideceklerin canları ve malları güven altında olacak.
Kureyş tarafında Mısır'a ve Şam'a gidenlerle ticarette bulunmak üzere Medine'ye gelenlerin de canları ve malları
güven altında bulunacak.(Karşılıklı hukuka ve varlığına saygı maddesi).
·
Kureyş'ten
başka diğer kabileler isterlerse
Müslümanların, isterlerse Kureyş'in koruması altına girebilecek.
Görüldüğü gibi anlaşma maddeleri
böyleydi ve anlaşmada Müşriklerden Kureyş diye bahsediliyordu çünkü çoğunluk
onlardı. Bu kabile tüm Ön Asya’nın en
Tüccar kabilesiydi ve Türk parasındaki Kuruş bile adını bu kabileden almaktadır
(Bkz Çalınan Hayatlar;Mülteci).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.