Sabancı yıllar önce yakasına
yeşil yaprak takarak halkın protestoların katılmıştı. Ülkenin sağcı siyasiler
tarafından soyulmasına reddiye idi yürüyüşü. O zaman NATO’nun gladiosu çok
güçlüydü Türkiye’de. Ülkeyi Tansu Çiller gibi ülke yönetiminden anlamayan,
terörle mücadeleyi her kim olursa olsun suçlu suçsuz demeden katleden anti
demokratik yöntemler kullanan abuk sabuk bir dönemdi 1990’lar. Terörün azdığı
ve mevcut devletin meşru olmayan enstrümanlar kullanarak (Göz altında kayıplar,
işkenceler vb) unsurlar ile devlete olan
nefretin arttığı hem polis hem askeri vesayetin terör üzerinden halka dikte
ettirildiği zor dönemdi o dönemler. Bir yanda Bosna bir yanda Filistin
katliamları olurken Türkiye çevresinde olup bitene müdehale edebilecek durumda
bile değil tamamen NATO LONDRA WASHİNGTON VE TEL AVİV tarafından yönetilen
bağımlı kukla bir devlet haline gelmişti. Üretim az tüketim çok siyasiler
yandaşlarına oy verenlerine inanılmaz peşkeşler çekmekteydi. Hiç işe gitmeden banka
matikten maaş alan yüzbinlerce insan vardı. Bu keşme keş polis mafya çete
ilişkileri Susurlukta ortaya çıkan tablo tam da bu kokuşmuşluğun rezalatin
kepazeliğin pik yaptığı zamandı.
ÖZDEMİR SABANCI SUİKASTİ
Rahmetli Sabancı susmuyordu ilk
defa temiz toplum için yürüyen ülkesinin geleceğinin kararmaması için cesurca
çıkış yapan iş adamıydı. Yaptığı doğruydu. Peki onu nasıl susturmak
gerekiyordu. Onun gibi sol kökenlilerin talepleri için çabalayan bir adamın
kardeşini DHKP C niye vursun du ki? Gerçekten Fehriye Erdal mı öldürdü kardeş
Sabancıyı? Hayır. Bu işi yapan o zaman’ın derin devleti idi, Gladio idi. DHKP-C
Sol örgütler içinde tıpkı FETO gibi NATO için silahşörlük yapmakyaydı, o dönem.
Henüz FETO ülke içine çok fazla sızamamıştı o yıllar. Ancak onu aratmayan
Gladio zaten MIT’i bile işgal etmişti. Düşünsenize Milli İstihbarat
Teşkilatınız var ama içi CIA MOSSAD ve MI6 ajanlarıyla dolu. Ülke cadı kazanı
gibi kaynıyordu. Stratejik cinayetleri işte bu çeteler işleyip o dönem İslamcıların
üzerine atıyordu. İslamcı dediysem suya sabuna dokunmayan tespih ve post zijkir
Müslümanlarını kast etmiyorum. İslamı bir hayat düzeni ve emperyalizme karşı
bir reddiye olarak gören kesimleri kast ediyorum. Bu kesim Emniyet içinde FETO’lar
tarafından Selam tevhit örgütü diye bu kesimleri suçlayacak terörist ilan
edecek ve NATO FETO ikisilisine karşı asla sesi çıkan insan topluluğu
olmayacaktı.
Sabancı’nın yelşil yaprağı kardeşlinin
katledilmesiyle yere düştü maalesef. Kardeşini o zamanın Gladio timleri
öldürmüştü ama suçu taşeron DHKPC’ye yüklediler onlarda örgüt olarak prestij
amaçlı kabul etti. Fehriye Erdal değil Sabancı’yı öldürebilecek bir tavuk
öldürebilecek kapasiteye sahip olamaz. Bu cinayet kusursuz işlenmil ve
istihbarat servislerinin işiydi. MIT’in içinden kazınmayı bekleyenlerin işi.
ÜZEYİR GARİH CİNAYETİ
Üzeyir Garih cinayetide üzeri örtbas edilen bir cinayettir
ancak sebep açısından Sabancı ve KOÇ cinayetinden farklıdır. Onu Yener Yenmez
diye bir asker öldürdüğü iddia edilmiştir ama bu asla doğru değildir. Garih Musevi kökenli iş adamıydı, Türkiye’yi
İsrail’den daha fazla seviyor ve yatırımlarını Türkiye’de tutarken İsrail’in
istediği culusu da o dönemde legal bir görüntü içinde olan FETO’ya
aktarmaktaydı (Yaşasaydı FETO’ya lanet
ederdi). İsrail her ne kadar FETO’yu kendi çıkarları için desteklese de ilk
planda kendisine culus vermesini beklediği iş adamının FETO’ya Himmet vermesini
kabul edemezdi. Garih’in en affedilmez hatası da Türkiye’yi düşünerek Türk Kürt
kardeşliğini savunması ve çözüme gidecek yollar konusunda fikir üretmesiydi. Bu
emperyalist Siyonistlerin hiç işine gelmezdi. Aralarındaki ilişki iyi olmasına
rağmen siyonizmin belirlediği çizgiyi islama bir şekilde sempati duyarak ve
Türkiyeyi severek çözüm önerilerinde bulunma ve barış için çabalama bu şekilde yürümeyi
kabullenmediler ve diğer musavilerede gözdağı vermek için Garih’i yine FETO iş
briliği ile öldürdüler. Üzeyir Garih cinayetinin üzeri FETOcu savcılar ve
polisler tarafından hep örtbas edildi. Avukatı Yener Yenmez’in gerçeği
söymemesi için tehdit altında olduğunu konuşamayacağını basına açıklamıştır.
Ayrıca Garih ailesi de bu cinayetin üzerine gidilmemesi için tehdit almıştır.
MUSTAFA KOÇ CİNAYETİ
Mustafa Koç Gezi’de taraf oldu ve
Gezi’cilere destek verdi. Sabancının ki gibi bir çıkış değildi bu. MIT içindeki
Milli olmayan suikastçi çeteleri gürühları temizleyen Hakan Fidan hem kurum
içinde temizlik yapmaya çalışıyor hem ülke içinde öbeklenmiş FETO’cularla
mücadele ediyordu. Fidan Anti emperyalist bir adamdı ve Feto cu polisler
tarafından suçlanıp hapse atılmak isteniyordu, FETO’nun gücü yetse onu Selam
tevhit örgütü olmaktan içeri atacak ameliyata giden Başbakan’da kolunda
kelepçeyle uyanacaktı. MIT’ten atılan unsurlar olabildiğince besledikleri FETO’cularla
Fidan’a saldırdılar. Öyle ki bu hainler Gezi’de gençlerin çadırlarına fişek
sıktılar ateşe verdiler ve ekseriyeti kendini sol sanan ve çevreci gürühu
ayaklandırdılar. O dönemde Mustafa KOÇ’ta geziyi destekledi. Üye olduğu
uluslararası kurumlar ondan bunu bekliyordu. Sermayesini RTE’ye ve Türkiyeye
karşı kullanması istendi. Gezi eylemleri bastırılınca RTE bunun hesabını
herkese soracağına dair söz verdi. Sırayla herkese bunun hesabını soraradı da.
Çünkü ölümden korkmayan cesur bir adamdı RTE. Araya Ali Koç gibi makul ve
Başbakan ile arası çok iyi olan biri girdi ve RTE ile Koç holding arasını
düzeltti. Mustafa Koç yaptığı hatayı da anladı ve ülkemizin savunma sanayine ve
milli tank projelerine destek vereceğinine dair devlete de söz verdi ne varki üye
olduğu uluslararası kurumlar Mustafa Koç’tan ve onun saf değiştirmesinden pekte
memnun kalmadılar.
Öyleyse sözünde durmayan yan
çizen Mustafa KOÇ’a ceza kesilmeliydi ki diğer üyelerde ders alsın ve
ülkelerindeki İllüminati siyasetleri yürüyebilsin di. Mustafa KOÇ gibi büyük
bir kurumun başındaki insan dünyanın en iyi doktorlarının gözetimi altında son
derece bilimsel bir metodla kilo verir, her türlü sağlık ölçümleri titizlikle
yapılır. Çok genç denebilecek yaşta ölümü kesinlikle şaibelidir ve yeterince
araştırılmamıştır. Mustafa KOÇ’a kesinlikle detaylı otopsi yapılmalıydı. Bu
otopside onun normal şekilde ölmediği mutlaka ortaya çıkardı. Cumhurbaşkanının
yanına , Orgeneralin yanına yaver diye atanan adamlar ülkenin en önemli iş
adamının yanına adam mı sokamazdı? Geçelim bunları.
Koç aileside Mustafa Koç’un
ölümüyle ilgili eminim tehdit almış olmalılar çünkü Mustafa KOÇ’un otopsisi
yapılmadı. Aile öldürülme şüphesi gündeme taşıyamazdı bile çünkü İllüminati son
derece güçlü bir çetedir. Bu çete tüm batı ülkelerinin medyasını kontrol ederek
Demokrasi ve insan haklarını halk iradesini umursamazca RTE ve Türkiyeyi teslim
almaya çalıştı. Çalışmakta. Herkes uyanık olmalı. İllüminatinin eli Türkiye’de
geleneksel cemaatlerinde içinde ve “Prens Charles Müslüman oldu” diyen her
geleneksel cemaat bunlarla iş birliği içindedir.
Hem Özdemir Sabancı, Üzeyir Garih hem de Mustafa KOÇ sanıldığı şekilde
ölmediler, öldürülmediler. Bu adamlar sıradan adamlar değil. Bu adamlar
ülkemizin en önemli üç kurumunun aile şirketlerinin sahipleri ve Türk
ekonomisinin bel kemiği değil beyin takımıdır. Devlet kesinlikle iş dünyasının
önemli isimlerini FETO’ya ve NATO’ya karşı korumalıdır. Bu bağımsızlığımızın
pekişmesi için şarttır. Böyle önemli insanlara arakasında TC Devletinin
olduğunun güvencesi verilmelidir. Bu darbeden sonra oluşan 2. Cumhuriyetin
önemli prensiplerinden olmak zorundadır. Bu olmaz ise 2. Cumhuriyetin ekonomik
dayanağı çöker.
Bu üç insanın cinayetlerinin aydınlatılması bir çok FETO NATO İLLÜMİNATİ kirli pis işleri aydınlatacaktır. Bu cinayetleri örtbas edenler Fetcu Natocu Savcı ve Polislerdir...
Bu üç insanın cinayetlerinin aydınlatılması bir çok FETO NATO İLLÜMİNATİ kirli pis işleri aydınlatacaktır. Bu cinayetleri örtbas edenler Fetcu Natocu Savcı ve Polislerdir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.