Green Peace denen Emperyalizmin
maşası örgütün Kyoto Anlaşmasını TV’lerde boy göstererek imzalanması konusunda
çevreci baskı yaptığı ve bu konuda TV kanallarında artarda program yapıldığını
ve küresel ısınmanın ne boyutta olduğunu anlatan haberleri izlediğiniz dönemi
hatırlıyor musunuz?
Şu anda çevre konusunda o
dönemdeki gibi yoğun bir program var mı? Neredeyse hiç yok.
Adana’da ki hava sıcaklıkları
Abdullah Gül o anlaşmayı imzaladıktan sonra düştü mü? Hayır.
O anlaşma imzalanmadan önce
Abdullah Gül’e Kyoto Anlaşmasını Hindistan Çin Rusya imzalamadıkça asla bir işe
yaramayacak anlaşma olacağını, bu anlaşmanın sadece ve sadece Londra Karbon
borsası üzerinden Britanyayı zengin edeceğini, bundan sonra Petrol fiyatları
düşse bile benzinin asla 4 TL’nin altını göremeyeceğini bizzat yazdım ve
kendisine bu anlaşmayı imzalamaması için adeta yalvardım. Ancak imzaladı. Keşke
halkımız bu konuda daha duyarlı ve bilgili olsaydı da Gül’e daha fazla kamuoyu
baskısı yapılabilseydi.
Peki bu anlaşmadan dolayı Türkiye’nin
kaybı nedir? Bu anlaşmadan dolayı Türkiye her sene fazladan tükettiğini Kyoto
ile kabul ettiği 100 milyon ton ham petrolün her bir varili için ortalama 13-50
Avro parayı Londra Karbon borsasına ödemek zorunda. Bu yaklaşık yılda Karbon
Senetlerinin piyasasına göre ( 1.3 Milyar Avro ile 5 milyar Avro yada diğer
değişle 2 ila 7 Milyar Dolar parayı en iyimser rakamlarla söylüyorum Londra’ya
vermek demek)
Nasıl? Emperyalizm bu işte…
Peki şimdi gelelim bu
anlaşmaların Küresel düzeyde bizim gibi ülkelere Green Peace tarafından kamu
oyu baskısıyla imzalatıldıktan sonra olanlara.
Petrolden Karbon borsası
üzerinden arzı yükseltilen ham petrol daha fazla tüketilmeye başlandı ve Londra
Karbon Borsasına daha fazla para akmaya başladı ancak bu durumdan ciddi zarar
gören ülkeler oldu. Sadece Türkiye gibi enayi yerine konan ülkeler değil.
Hedefteki ülkelerin başında Venezuella gelmekteydi, içtiği suya ileri
teknoloji sıvı karıştırılan Chavez hasta edilmişti tıpkı Brezilya Arjantin
liderleri gibi. Venezuella Petrolden büyük gelir elde ediyordu. Ancak
fiyatların düşmesiyle mahvoldu ekonomisi. Chavez’in de kanserden ölmesi sayesinde
Venezuella’nın Batı’ya karşı güç olması engellendi.
Rusya’da baş belası olarak ve baş
tehdit olarak görülen Putin’e çok harika tuzaklar kurdu Londra siyaset
akademisi. Artık Kyoto ve Karbon borsasıyla kendisini garantiye alan Londra,
sömürgesi olan başta Suudi Arabistan ve Körfez şeyhlerine petrol arzını
arttırmasını söyledi. Artan petrol arzı ve düşen fiyatlar yüzünden Putin Rusya’sının
ekonomisi ciddi darbe almaya başladı. Ukrayna ve Suriye üzerinden Britanya’nın
yaptığı kışkırtmalarla Rusya Orta Avrupa’da Slavlar arasında düşman, Orta Doğu’da
ise Sünni Müslümanlar arasında düşman ilan edildi kolayca. Oysa İŞİD’i kuran
destekleyen Londra’dan Britanya pasaportuyla İŞİD’in yönetim kadrosunu MI6’e
kurduran hep Londra’ydı.
İŞİD sayesinde PKK’nın Türkiye
Cumhuriyetiyle anlaşma yapıp silah bırakmasının önüne geçildi, İŞİD sayesinde
IRAK’ta ki anası babası ABD ve İngiliz Askerlerince körfez savaşında öldürülen içi
kin dolu yetim cahil çocukların bu öfke seli yine Britanya emperyalizminin
çıkarları doğrultusunda kullanılabilmiştir.
İran’a gelince, düşen petrol
fiyatlarından dolayı ekonomisi mahvolan İran, Nükleer Silahları ele geçirmekten
üretmekten vazgeçmek zorunda kaldı. Çünkü Nükleer İran demek Nükleer Türkiye
demekti. Türkiye’de Nükleer bağımsız kendi silahlarını üretecekti.
Nasıl plan ama?
Saat gibi işliyor değil mi? Tıpkı
Ankara’ya İstanbul’a yolladıkları İŞİD militanlarının saatli bombası gibi.
İran’ın Şiilerin lideri olarak çok
fazla güçten düşmesi de Sünnileri daha fazla güçlendirirdi, hemen İran’a
ambargolar kalktı ve İran ekonomik olarak nefes aldı. Bu sayede arttırılmaya
çalışılan Sünni Şii çatışması ilerde insanların hafızalarında daha büyük kin ve
intikam amacı oluşturacak bu da İslam dünyasının güçlenmemesi ve insan
kaynaklarının kurutulması demekti. Çünkü Avrupa nüfusu çok hızlı düşmekte.
Libya’nın durumunu daha önce
yazmıştım. Onu ayarlayanlarda Britanya. AB, İrana petrol ambargosu koyduğunda
AB’nin talepleri sahte Libya Arap Baharıyla tamamen AB’nin petrol olarak
beslenmesi sağlandı ve global ekonomik düzen sekteye uğratılmadan işetildi.
Tarihlere bakarsanız hayret verici tesadüfleri görürsünüz. Britanya bizim gibi
tesadüfe inanmaz ve işini tesadüfe bırakmaz. Elinden geldiğince RTE’nin Londra’dan
koparttığı 800 milyar doları eritmek için Gezi’ler, entrikalar bombalar her
türlü pisliği yapacak.
Bu arada Türkiye kesinlikle Kanada gibi Kyoto anlaşmasından
çekilmelidir.
Ancak çoğunluğu cahil, okuması
olmayan ortalama ilkokul iki terk İslam dünyasının Müslümanlarının olmasa bile
Allahın bir hesabı var. İnşallah önce İskoçya sonra Kuzey İrlanda ayrılacak
Britanya’dan. ABD’de iç savaş kapıda.
Allah zalimleri helak edecektir.
Britanya ve siyaseti gün geçtikçe
daha fazla deşifre olmakta…
Not: Küresel ısınmanın en büyük
nedeni Karbon alınımı değil. Bu konuyla ilgili bilim adamları ısınmanın gerçek
nedeninin dünyanın merkezinde dönüş yapan erimiş demir metal çekirdeğin
dönüşünün yavaşlaması %15 kadar ve dünyanın dışındaki manyetizmanın düşerek
güneşten gelen ısının (Güneş patlamalarının etkisinin) daha fazla olmasına bağlamaktalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.