TOKİ'lerin ev sisteminin benzerine Kazakistan'da rastlaşmıştım 1993 yılında. Sovyetler konut sorununu beton blok duvarlarla en fazla 4-5 katlı daha geniş zemine oturan evler yapmış herkese doğal gazlı sıcak sulu ev sağlamış 1952 yılından itibaren. Türkiye'de insanlar bahçedeki çukura kazdıkları foseptiklerle derme çatma sağlıksız konutlarla yaşama savaşı verirken bu sorun batılı ülkelerde toplu konut yapımlarıyla çözülmüş. Peki gerçekten çözülmüş mü?
Kendim ilk defa Başakşehir'de 5. Etap konutlarında oturmaya başlayarak Toplu Konut ne demek tanımış oldum. Özellikle Marmaris'te 12 sene yaşadıktan sonra Toplu konutun ne demek olduğunu hemen anlamadım. Zamanla Başakşehirde şunu gördüm. Her ne kadar Muhafazakar insan kitlelerinin burada yaşasalarda kendilerini elit diye tabir edebileceğimiz çoğu herhangi bir cemaate mensup insanlar. Hemen hemen çoğunun gelirleri Türkiye ortalamasından yüksek. Ancak burada bir getto hayatı sürülmekte. Heryer beton. Sular Vadisi denilen yerin her iki yanına dikilmiş devasa bloklar Vadi manzarasına sahip ancak vadide yürürken kafanızı sağa sola çevirmemenizi tavsiye ederim çünkü her iki taraftada iğrenç beton bloklar birer kibir abidesi gibi durmakta. Bu bloklarda yaşayan muhafazakarların bir çoğunda maddi gücün getirdiği alttan alttan kabaran kibrin örtülmeye çalışıldığı sahte bir tevazu hemen gözünüze çarpıyor. İlk anda vaybe islam böyle yaşanır dediğiniz kişilik ve kimlikler birer birer ıslak tuvalet kağıdı gibi olduğunu anlamanız da uzun sürmüyor.
Geçmişini araştırdığınız bu kimliklerin bir zamanların hızlı islamcıları olduğunu öğrendiğinizde de hayret edemeden duramıyorsunuz. Eskiden yaşamış olduğu ve sahiplendiği değerlere ihanet edercesine paraya tapan bu zihniyetler ağızlarından salya akarcasına Cehape zihniyetini istemiyoruz derken sahte kefenlerinide alıp meydana çıkıvermekteler.
Bugün IŞİD'in foyasını meydana çıkartan şey İsrail devet terörüne karşı bir şey yapmamış olması iken bu kitlelerin de Paralel devlet mekanizmasına karşı Recep Tayyip Erdoğan'ı desteklemeleri de aynı oranda sahtekar bir destek, yalandan bir tavırdır.
Ben de Paralel devlet çetesinin Britanya'dan kontrol edildiğini ve emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi olduğunu düşündüğüm için gittiğim bir kaç gösteri de kefenlerini giyip gelen showmen leri görünce aldandım. Sonra aklıma Menderes için çocuklarını yollarda kurban etmek için yola İsmail gibi 1950'lerde yatıran sahte demokratlar geldi aklıma.
Bu kitlelerinde show'u idi bu. Yalandı ve sahteydi. Çünkü Gazze'de Siyonist bombalarla can veren bebekler yüzünden agresivce sokağa çıkıpta kefen giymediler, gösteri yürüyüşü milyonları bulmadı.
Aklıma yıllar önce 1995'te sorduğum bir soru geldi.
"Türk halkı önce hangisi Türk mü Müslüman mı? Önce Türk mü? Önce Müslüman mı?" bu soruya cevap almam uzun sürmedi.
Başörtüsü yasakları 28 Şubat'ta arttırılınca insanlar el ele tutuştular ve Edirneden Elazığ'a kadar dünyanın en uzun insan kuyruğunu oluşturdular. O zamanlar Türkiye İsrail, Britanya ve ABD cumhuriyetçi çetesinin elinde oyuncak olduğu için İslami dünya görüşünden herkese baskı uygulanıyordu Pararlelciler hariç.
Ancak aynı halk Abdullah Öcalan İtalya'da bulunduğu ve Türkiye'ye iade edilmediği için iade etmeyen İtalya'yan ürünlerine linç yapıldı, Fiat arabalar yakıldı, İtalyan buzdolapları sokakta tepelendi.
Öcalan'ı kendi ırksal kimliğine tehdit olarak gören o zamanın Türkiyesi ve muhafazakarı devletin verdiği gazla italyan buzdolaplarını arabalarını yakarken kendi inancının simgelerine yapılan saldırılarda mülayip ve hilmet erbabı kesilip ele ele 1000 KM dikliyordu o kadar.
O zamanlar halkın bu tavrına çok kızmıştım. Çünkü Anadolu halkı önce inancına sonra ırksal kimliğine sahip çıkmalıydı ama adaletle.
Allah Türkiye'de bu tavra öyle büyük bir tokat vurdu ki 2001 yılına kadar ülke durulmadı. Krizler ülkeyi mahvetti. Sistemden beslenen ve halkı soyan kapitalist merkez sağcılar, sistemin bekçiliğini iddia edenlerle ortaklaşa çalışan uluslararası faiz lobileri milyarlarca doları bu halktan aldılar.
Şimdi AKP iktidarda. Eğer Gezi ve Britanya'nın son dönem saldırısı olmasaydı ayrıca Merkez sağda yada Saadet partisinde vizyoner ve donanımlı biri olsaydı oyları bölünürdü.
Çünkü;
Yapılan onca duble yol ve TOKİ binalarına rağmen Parti'ye yakın duran isimlerin zenginleştikleri ortada. Bu zenginleşmeden büyük paylar alan bu kitleler AKP'nin sahte kefen giyicileri, müteahhitleri, yiyicileri, eskiden DYP ve ANAP'ta yiyen bu çevreler AKP'de yiyici PATRONLARI oluşturdular. Partiye yakın olanlar Belediye'lerde kolayca iş buldular, bunlar yakın akrabalarına Toplu konutlarda ki gelişmeleri haber vererek hem onları Jentrfikeyşın'la nemalanır. ( Türkçesi olmayan bir kelime: Devlet milletin tapulu evlerini değerinden veya altından kamulaştırır, bedelini verir ya da yaptırdığı evleri ona uzun yıllara yayılan borçlarla o bedeli düşerek daire satar, o kişiler o muhitte yaşayamaz o borcu ödeyemez ve o evi borcuyla satıp başka bir varoşa yerleşir, ABD'de olmuş yaşanmış durumlar). Sonuçta sistemden 80 sene Cehape zihniyetliler nemalanmıştır biraz da biz nemalanalım vardır işin ucunda.
İşte şimdiki soru şu?
"Muhafazakârlar, Gelenekseller, Cemaatçiler, Kurancılar, Kuranlılar ne kadar Müslüman?"
Ortaya hiç te güzel bir tablo çıkmıyor.
(Sosyal Demokrat düşünceden bir Müslüman olmama rağmen kedimi de bunun içine katarak söylüyorum)
Şu an eskinin ezilen kitleleri yeni Beyaz Müslümanları oluşturduk.
Kafa olarak kendimizi en sağlam Müslüman sanıyoruz hepimiz. Kendimizi asla sorgulamıyoruz. Kıyas olarak Allahın kitabının ilkeleriyle değil kendimizi veya cemaatimizi diğer cemaatlerle kıyaslıyor yada Cehape zihniyetlilerle kıyaslıyoruz.
Bu durumda ortaya kibirli bir Yahudi Müslüman’ı çıkıyoruz. Elit, şık elbiseli, İslam’ın bütün nimetlerini üzerinde taşıyan ehli dünya olduğunun farkında asla olamayan, kendisini eleştirenlerden kaçan stres hapları kullanan acayip abuk sabuk bir tip olduk son 10 yılda.
Bizler böyle bir tip ve görüntü oluşturduğumuzun farkında değiliz. Sosyal, siyasal ve ekonomik şartların değişime uğrattığı acayip Müslüman kitleler olduk.
İnsanlar Kuran'ı okumasalar sırf biz Müslümanların hal tavır ve hareketlerine bakarak İslam’dan iğrenir. Sadece IŞİD'e ve her gün türeyen ve kendini Mehdi ilan eden sahte halife Peygamber bozuntularına bakın Allah aşkına.
Ne bu halimiz bizim yahu? Sadece Emperyalistlere saldırarak, paralel iş birlikçilere çamur atarak, kendi ellerimizin ne kadar kirlendiğini hiç görmüyor muyuz?
10 katta ki TOKİ evimizden bir firavun edasıyla vadiyi seyretmeyi ve egomuzu şişirmeyi bırakalım artık adam gibi vahyin ilkleriyle ya arınma çabasına girelim yada bırakalım İslamcılık oynamayı.
Kendimize yalan söylemeyelim.
Kapitalist sistemde kalkınmak siyasi ahlaktan taviz vermeden mümkün değildir. Bundan en çok Adalet ve Vicdan yara alır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.