www.islamastrolojisi.com "Adalet denge ve huzurun temelidir"

FATİHA EYLEM MANİFESTOSU www.islamastrolojisi.com
1-Etiklik (Eunsü)
2-Müteşekkirlik(Elhamdü)
3-Vicdanilik(ErRahim)
4-Sorumluluk(Yewmiddin)
5-Tevhit(İyyakena)
6-Meşru hedef ve Umutvar olmak(Sırat-ıMustakim)
7-Kimseyi taklit etmemek ve kendin olmak, samimi olmak(Gayrilmağdubi) #KABENİNHAYATŞİFRELERİ KİTABIMDAN ALINTIDIR...

6 Ağustos 2016 Cumartesi

HZ MUHAMMED’İN ANLAŞMALARI VE MEDİNE CUMHURİYETİ (ŞEHİR DEVLETİ)

Hz Muhammed(SAS) yaşamı boyunca üç önemli anlaşma imzalamıştır. 1400 yıldan buyana kılı tüyü sünnet sanan, deve sidiğini şifa diye içen ve bunu sünnet sanan geleneksel Müslümanların %1’i bile aşağıdaki üç anlaşmayı, neden niçin yapıldığını ve Hz Muhammed’in strateji, idare, yönetim, siyasal ahlakını merak bile etmemişlerdir. İşte konuyu bilmeyen ve araştırmak için okuyan diğer düşünen kesimler içinde bu anlaşmaları ve içeriğini ne anlama geldiğini ve günümüz karşılıklarını bulacaksınız.
Ne tuhaftır ki bu anlaşmalar Müslüman Cumhuriyeti oluşturma konusunda Mekke’de Hılfülfudul, Mekke ve Medine Arasında Hudeybiye, ve Medine’de Medine Anlaşması yapılarak Cumhuriyet SIRAT’ı veya HİCRETİ oluşturulmuştur. Ta ki İslamiyete Bizansçılığın girdiği Emeviye Sulta zulmüne kadar (bkz Çalınan Hayatlar;Mülteci 2. Baskı İstanbul).
İLK ANLAŞMA;
1- Hılful Fudul  Türkçe anlamı Erdemliler İttifakı olan bu anlaşma 580’li yıllarda Arap kabileleri arasında süregelen savaşlar sonucunda ortaya çıkan anarşi ortamında, can ve mal güvenliğinin sağlanması, zayıf ve güçsüzlerin korunması, zulmün önlenmesi amacıyla  toplumda sözü geçen saygın ve iyi niyetli kişilerin önderliğinde kurulan ve Peygamber Muhammed'in de bir ara toplantılarına katıldığı “Eğer o anlaşma şimdi olsa şimdi de katılır onaylardım” dediği İslam öncesi kurulan bir DEMOKRATİK BARIŞ CUMHURİYETİ’dir.
Erdemliler İttifakı, beraber yaşanan bir devlette Cumhuriyet anlayışının nasıl olması gerektiğinin alt zeminini ilkel Arap Demokrasisinin de bir anlamda temelini oluşturur. Çünkü farklı dünya görüşlerine sahip olsalar da, temel ahlâkî ilkelerde anlaşan insanların zulmü engellemek için uzlaşmalarının bir toplumsal zorunluluk olduğunun ifadesi olarak değerlendirilmektedir.
Antlaşma Maddeleri;
1- Mekke’de, ister oranın halkından olsun isterse dışarıdan gelen insanlardan olsun, bir kişinin zulme uğradığını gördükleri zaman mazlumla birlikte olacaklardı. (Asla azınlığın hakkını ezdirmemek ilkesi).
2- Mazlumun hakkı zalimden alınıncaya kadar zalimin karşısında olacaklardı. Başka bir ifadeyle mazluma hakkı iade edilinceye kadar mazlumla bir tek el gibi -tekvücut- olacaklardı. ( Bu madde ise mazlumun hakkının alınıp mazluma iade edilene kadar mücadele demektir)
3- Deniz, bir tek tüyü ıslatıncaya kadar, Sebir ve Hira dağları yerlerinde kaldığı müddetçe ve maişette (mali durumda) tam bir eşitlik sağlanana dek bu maddeler geçerli olacaktı.( Bunun anlamı bu maddeler asla bozulmayacak her daim uygulanacaktı.
Peki neden böyle bir anlaşmaya gerek duyulmuştu? Bu anlaşma sayesinde Mekke’de güven ortamı sağlanmış sağlanan bu güven ortamı sayesinde de ticaret ve sosyal yaşam düzene girmiştir.
İKİNCİ ANLAŞMA
Medine sözleşmesi, Hz Muhammed'in Medine'de huzur ve barış ortamını sağlamak için bütün gruplar arasında  622 yılında düzenlenen Anayasal Cumhuriyet anlaşmasıdır. Bu antlaşma İslam'ın ilk yazılı anayasası olması itibarıyla önem taşımaktadır. Hz Muhammed bu anlaşma ile Arabistan Yarımadasında ilk Laik( bizdeki gibi yıllarca jakobence uygulanan bir Laisizm değil Kafirun suresinde anlatılan şekliyle bir Laikliktir ve Devletin her kesime eşit ve adil yaklaşmasını esas alır)  Demokratik ve Medeni Cumhuriyet anlaşmasını, Allah'ın Kuran’da emrettiği gibi insanların sorunlarını, değerlerini ADİLCE gözeterek ETİK sosyal bir toplum oluşturmuştur. 
Medine Antlaşmasının kapsamı nedir?
Antlaşma Hz Muhammed, Yahudiler, Müslümanlar, Paganlar ve şehrin ileri gelen aileleri ile kabilelerini içermekteydi. Medine'de bulunan Hazrec ve Evs kabileleri arasında yaşanan iç çatışmalara son vermek için, şehirde yaşayan Yahudi, Müslüman ve Pagan topluluklarını Ümmet (Cumhuriyet) adlı tek çatı altında toplayarak, her birine sorumluluk, hakları ve payları adilce verilmiştir. Antlaşmanın düzenlenme amacı hangi dine mensup olursa olsun, şehirde bulunan toplulukların özgürce ve huzur içerisinde yaşamasını sağlamaktır.
Medine sözleşmesinin önemli maddeleri nelerdir?
  • Müslüman ve Yahudi topluluklar barış içerisinde yaşayacaklardı.
  • Şehrin dışından gelen saldırılarda, hep birlik olunacak ve şehir savunması birlikte yapılacaktır.
  • Yahudiler ve putperestler dinlerinde serbest olacaktır.
  • İki taraftan birinin, üçüncü bir tarafla olan anlaşmazlığında diğer taraf yanında yer alacaktır.
  • Yahudiler ve Müslümanlar arasında olacak anlaşmazlıklarda, Hz Muhammed hakem (Yargı) olarak kabul edilecektir.
  • Her topluluk kendine ait bölgeden sorumlu olacaktır.
  • Çıkacak bütün anlaşmazlıklar Allah'a(Vahiy gelmeye devam ettiği için) ve Resul'üne sunulacaktır. 
Medine sözleşmesinin içeriğinde bulunan konular nelerdir?
Adalet: Antlaşmanın çoğu maddesi herkese eşit olarak adalet sağlanmasını öngörmüştür. Bu anayasa herkese adalet götürme, adli işlerin idare edilmesi konularında devrim yapmıştır. Adalette yetkiler kişilerden alınarak, merkezi idareye bağlanmıştır. Artık kabileler içinde suçlular cezalandırılmayacak, her şey merkezi idarenin elinde olacaktır. Suçlular ve mağdurlar merkezi idare tarafından değerlendirilecekti. Bütün mümin kişiler suç işleyenlere karşı, merkezi idareye yardım etmekle mükellef kılınmıştır. Yahudilerin topluluğa girme nedeni de, zaten herkesin eşit muamele görmesidir. Artık kabile reislerinin otoritesi alınmış, merkezi idare kişilerde adaletin olduğu duygusunu uyandırmıştır. Bu Medine Cumhuriyeti Devleti demektir. Müslümanlar bunu çok iyi anlamalılar…
Suçun şahsiliği: Antlaşmada suçun şahsiliği konusunda vurgular yapılmış, hiçbir günah başkasına yüklenemez denilmiştir. Bu devamlı kan davası güden ve sonu gelmez masum ölümleride bitiren BEDEVİ çöl kanunlarının yerini MEDENİ İslam Cumhuriyet kanunlarının getirilmesi demektir.(Bkz Müslüman İllüminati 1. Baskı İstanbul Kalamaris Yayınları).
Hayat Sigortası: Antlaşma savaşta esir düşenlerin, ölüm ya da yaralama hallerinde diyet ödeyebilmek için, sigorta kurumu olmasını öngörmüştür.
Vatandaşlık ve savunma: Antlaşma din, dil ve ırk gözetmeksizin herkesi eşit bir şekilde vatandaş olarak kabul etmiştir. Savaş durumunda herkesin kendi giderini karşılaması gerektiği kabul edilmiştir. Devlet ve Vatandaş arasındaki herkese eşit kimseye hiçbir zümreye inanç ve ırka cemaat ve kuruma iltimas ayrıcalık imtiyaz sağlamamak üzerine kurulmuş KAFİRUN Suresi Laikliğin tanımlanmasıdır.
Medine şehrinin sınırları: Antlaşmadan önce dağınık bir yerleşimin olması sebebiyle, şehrin sınırları belirlenmiştir. Medine merkezin ve ovasının sınırları bu şekilde belirlenmiştir.
Din özgürlüğü ve takva: Antlaşma herkese din özgürlüğünü getirmiştir. Yahudilerin kendi dinlerine göre muhakeme edilebilmesinin önü açılmıştır. Bazı maddelerde ise, Allah korkusu ve toplum hayatındaki rolü üzerinde durulmuştur. Takvanın(bizdeki gibi Allah korkusu değil SORUMLULUK olarak algılanması önemli)  adaletin temeli olduğu konusu üzerinde açık ifadeler konmuştur. Takvanın/Sorumluluğun en üstü kanunlara itaat etmektir, denmiştir. Sırat’ın Kuran Caddesi olduğunu ve bu caddenin şehirde bulunduğunu şehrin Medine demek olduğunu İslam Cumhuriyet ve Medeniyetin kökünün Medine olduğunu kitaplarımda da belirttim ( Bkz Kabe’nin Hayat Şifreleri Sembollerin Dili 2. Baskı İstanbul Coşkun yayınları).
Müslümanlarla ilgili maddeler: Antlaşma Müslümanların birbirlerine yardımcı olmakla mükellef olduğunu ifade etmektedir. Müminlerin kardeşliğine değinilmiş, müminlerin suçluları korumaması gerektiği belirtilmiştir. Bu maddede Müslümanların birbirlerinin haksız olduğu durumlarda asla bu Müslüman diye sırf dininden dolayı kayırma yapmamaları gerektiğinin altı çizlmiş olup Ümmet kelimesinin aynı dine inanan faşist bir grup değil, eşit haklar ve ilkelerle beraber medenice yaşayan insan topluluğu ve yönetim şekline dendiğinin altı çizlmiştir. (Bkz Cebrail’in Gözyaşları 1. Baskı Mola Yayınevi)
ÜÇÜNCÜ ANLAŞMA;
Bu anlaşmalar aslında Müslümanlara uzlaşı ve anlaşma kültürünü diplomasi yönetimini siyaset islami anlaşma ahlakını da ortaya koyan kesinlikle her müslümanın okuması bilmesi gereken hususları taşır. Bu anlaşmalar bilinmediği için İŞİD ve FETO vb daha nice faşist cemaatçi kendini kurtulmuş sayan ahmak terör örgütleri var olmaya devam edecektir.
Hudeybiye Anlaşması Kapsamı: Bu anlaşma Müslümanların Dış İşleri anlaşmasıdır. Bir anlamda uluslararasu hukukun nasıl ve hangi ilkelerle olması gerektiğinin altını çizer. Anlaşma Müslüman olmayan pagan bir toplulukla nasıl Adil, Etik ve Laik bir anlaşma imzalanır onu göstermiştir. Çünkü bu anlaşmada Rasul sözünün silinmesini isteyen Müşriklerin talebi kabul edilmiştir. Anlaşmanın bugün’ün müslümanına verdiği en önemli mesaj “Müslümanlar! İslamiyet barış ve demokratik ortamda eğer adam gibi Müslümansan daha hızla yayılır. Bu amaçla Demokratik eşit hukuksal ortamlar senin çıkarınadır. Bu nedenle sakın eşit adil demokratik anlaşmalarda evrensel hukuk ve ahlakın ilkelerine uy bu zaten İslamında çağırdığı ilkelerdir” ( Bkz Çalınan Hayatlar;Mülteci ve Müslüman İllüminati kitaplarım)
Hudeybiye Barışı, 628 Martında Medineli Müslümanlarla Mekkeli müşrikler arasında yapılan barış antlaşmasıdır. Hudeybiye ismini imzayı attıkları Mekke ve Cidde arasındaki köyün isminden almıştır. Bu antlaşma ile Mekkeliler İslam Devleti'ni hukuken tanımıştır.
Hicret'in altıncı yılında (Mart 628) Hz. Muhammed, gördüğü bir rüya üzerine 1400-1500 Müslümanla birlikte umre yapmak için Medine’den Mekke’ye doğru harekete geçmiştir. Hudeybiye’ye vardıklarında Muhammed’in Kasvâ adlı devesinin yere çökmesiyle Müslümanlar burada kalırlar. Mekkeliler, Müslümanların ziyaret amacıyla Mekke'ye geldiklerini bilmelerine rağmen onları Mekke’ye sokmamaya karar verirler. Bu amaçla Halid bin Velid kumandasında 200 kişilik bir süvari birliğini Gamîm mevkiine gönderdiler. Hz.Muhammed, önce Hırâş bin Ümeyye’yi elçi olarak Mekke'ye yollar ama elçinin Mekkeliler tarafından iyi karşılanmaması üzerine Mekke’nin ağırlıklı idarecilerinden olan Umeyyeoğulları arasında birçok akrabası bulunan Hz Osman’ı elçi olarak gönderir. Mekkeliler tarafından iyi karşılanan Hz Osman, amaçlarının umre ziyareti olduğunu belirtmesine rağmen Mekkeliler Müslümanların gelmesine izin vermezler ve Hz Osman’ı da alıkoyarlar. Ancak Müslümanların tepkisinden çekinen Mekkeliler, Hz. Osman'ı serbest bıraktılar ve Süheyl bin Amr’ı da elçi olarak gönderdiler. Yapılan tartışmalardan sonra Hz Ali tarafından kaleme alınan anlaşma metni Muhammed ve Mekkelileri temsilen Süheyl bin Amr tarafından imzalanmıştır.

Anlaşma Maddeleri

·         Müslümanlarla karşı taraf arasında 10 yıl savaş olmayacak, iki tarafın hiçbiri diğerinin malına ve canına dokunmayacak. ( Çok uzun bir barış dönemidir ve bu süreyi müslümanlar çok iyi kullanırlar ancak ikinci yıl Müslümanların sayısı 2000 kişiden 10.000 kişiye çıkınca anlaşmanın Müslümanlara büyük avantaj sağladığını ve yakında tüm arabistan’ın savaşmadan Müslüman olacağını anlayan Ebu Sufyan tebliğ yapan 40 güzide müslümanı öldürterek anlaşma maddelerine uymaz ve anlaşmayı bozar. -Bkz Çalınan Hayatlar;Mülteci)
·         Müslümanlar bu yıl Kâbe'yi ziyaret etmeksizin geri dönecekler. Gelecek yıl üç günden fazla olmamak üzere Mekke'ye gelip Kâbe'yi ziyaret edecekler. Bu üç gün süresince Mekkeliler şehir dışına çıkacaklar.
·         Müslümanlardan Kureyş'e sığınacak olursa geri döndürülmeyecek, fakat onlardan Müslümanlara sığınanlar geri döndürülecek. ( Mekkelilere zafer kazandıklarını sandıran madde).
·         Müslümanlardan hac, umre ve ticaret için Mekke'ye gideceklerin canları ve malları güven altında olacak. Kureyş tarafında Mısır'a ve Şam'a gidenlerle ticarette bulunmak üzere Medine'ye gelenlerin de canları ve malları güven altında bulunacak.(Karşılıklı hukuka ve varlığına saygı maddesi).
·         Kureyş'ten başka diğer kabileler isterlerse Müslümanların, isterlerse Kureyş'in koruması altına girebilecek.
Görüldüğü gibi anlaşma maddeleri böyleydi ve anlaşmada Müşriklerden Kureyş diye bahsediliyordu çünkü çoğunluk onlardı. Bu kabile tüm Ön Asya’nın en Tüccar kabilesiydi ve Türk parasındaki Kuruş bile adını bu kabileden almaktadır (Bkz Çalınan Hayatlar;Mülteci).











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.