www.islamastrolojisi.com "Adalet denge ve huzurun temelidir"

FATİHA EYLEM MANİFESTOSU www.islamastrolojisi.com
1-Etiklik (Eunsü)
2-Müteşekkirlik(Elhamdü)
3-Vicdanilik(ErRahim)
4-Sorumluluk(Yewmiddin)
5-Tevhit(İyyakena)
6-Meşru hedef ve Umutvar olmak(Sırat-ıMustakim)
7-Kimseyi taklit etmemek ve kendin olmak, samimi olmak(Gayrilmağdubi) #KABENİNHAYATŞİFRELERİ KİTABIMDAN ALINTIDIR...

3 Temmuz 2016 Pazar

TÜRKLÜK, TÜRKÇÜLÜK VE TÜRKİYE, OSMANLI, İSLAM VE EYALET-BAŞKANLIK SİSTEMİ NEDİR?

KÜRTÇÜLÜK BİZİM TÜRKÇÜLÜĞÜMÜZÜN DOĞAL SONUCUDUR. (Çalınan Hayatlar;Mülteci 2005)
Yıllardır Türkiye’de seçilmişler ve seçenler atanmışlar ve atayanların boyunduruğunda Yunanlıların deyimiyle SÜNGÜLÜ DEMOKRASİ sisteminde yürüdü. Demokrasi halkın iradesinin sistemidir. Demokrasi halkın seçtiğinin ülkeyi güçlü şekilde yönetmesidir. Türkiye’de demokrasinin sorunları uzun zamandır vardı.

Peki, neden yarı demokratik bir düzen oluşmuştu?

Türkiye kurulduğu andan beri demokrasisini oturtmakta sorunlar yaşadı. Bunda halkın kendisinin ve atanmışların karşılıklı güvensizlikleri vardı. İngiliz Fransız ve Rusya’nın Lozan’da dayattığı şartlarla kurulan Türkiye Cumhuriyeti bağımsızlığını ve var oluşunu oldukça zor şartlarla sağladı (Çalınan Hayatlar Mülteci 2005). Hem Türkiye’nin çağdaş batılı bir ülkesi olması gerekiyordu diğer yandan Türk halkına çaktırmadan ülkenin yönetiminin halkın değil de atanmış ve ülkenin bu anlaşmalara bağlı sınıf tarafından yönetilmesi gerekmekteydi.

Daha iyi anlaşılması için şu örneği vereyim. Belediye başkanını ve Başbakanı halk seçmekteydi, Ne belediye başkanı Mülki idarenin başkanı Vali, nede halkın seçtiği başbakan atanmış Cumhurbaşkanından daha fazla yetkiye sahip olabiliyordu. TSK bile bırakın sıradan demokrasilerde Savunma bakanına bağlı olmayı Başbakan’a bile tabi değil Cumhurbaşkanına tabi konumda iki de bir halkın seçtiklerine siyaseti dizayn ederek muhtıra vermekteydi. Tabi bu yazdıklarımdan yaşı 25 altında olanlar pek bir şey anlamazlar. Ancak biz yazmaya devam edelim…

Burada bir takım açmazlar vardı, nelerdi bu açmazlar?

1-Türkiye Cumhuriyeti yeni kurulduğu zamanlar Halk eğitimli değildi ve geleneksel İslamcılık çok güçlüydü. Halk demokrasi, Cumhuriyet kelimelerinden bişey anlamıyordu. Bu iki kelimenin ne anlama geldiğini bilmeden ya destekliyor yada karşı çıkıyordu.

2-Devlet daha yeni kurulmuş ve kurulan devletin bir çok sorunu vardı. Sanayi, eğitim başta bayındırlık fakirlik sağlık sorunları çok büyüktü. Devlet hemen her şeyle mücadele etmek zorundaydı.

3-Lozan’da verilen tavizler yüzünden devlet halkla verilen tavizler arasında kalmaktaydı. Bu da kritik sorunları kronik hale getirdi. ( Türk ve Ulusal devlet olma sözü arkasından Dersim vb Kürt sorununun başlamasına neden oldu).

Türkiye Cumhuriyeti Ulusal sınırlarını koruyabilmek için Türkçü bir çıkış yaptı. Bu çıkış Türklüğün içinden dava ve İslamcılığı çıkarttı attı ve yerine Irkçılık ve Turancılığı koydu. Bu ise Anadolu’da Türk olmayan Kürtçülüğü zaman içinde yavaş yavaş büyüttü. Hatta Kenan Evren döneminde rejimin İslamcı devrimciliğe karşı korunması için bu konuya yatkın ve İran Devriminden etkilenecek ümmetçi Kürtlerin yerine PKK kuruldu ve işkencelerle Kürtçülük bizzat darbecilerle kışkırtılırken Sünni Türkler Rejimi destekler pozisyona itilerek Kürt Türk Ortak İslamcı çıkış büyük bir başarıyla (ülkenin 35.000 canına mal olarak ) engellendi.

Uzun yıllar devletin işleyişi şu şekilde oldu; Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni rejim Lozan’da verdiği sözleri yerine getirebilmek için kontrol altında bir diyanet ve geleneksel İslamcılıkla karşılıklı işbirliği yapan devletçi bir Sünnilikle ve atanmışların çoğunun rengiyle uyuşan kontrolcü ve sisteme angaje olan yine karşılıklı iş birliği içinde Alevilikle yürünmüştür. Subayların genelinin alevi, polislerin amirlerinin genelinin Sünni olması bu yüzdendir.

Uzun yıllar bu şekilde devam etti süreç. Ancak 90’lı yıllarda siyasal İslamcılık demokratik yollarla gelmek ve gücü ele geçirmek istedi. Siyasal İslamcıların bölünmesi ve güç kazanmamaları için Britanya tarafından ABD aracılığı ile desteklenen bazı cemaatler Truva atı olarak İslamcıların arasına sokuldu. Bu sayede İslamcıların hem insan hem de maddi kaynakları oyalandı.

RTE’nın Hakan Fidan’la ve sadık adamlarıyla yola devam etmesine karşılık her seferinde çeşitli operasyonları yöneten Paralel Cemaat Oslo Barış görüşmelerini ifşa etti ve kalıcı barışın önünü tıkadı, Fidan gitsin diye İstihbarat içindeki adamları ile Uludere olayı ile Devleti ve TSK’yı töhmet altında bırakarak bir gol daha attı kalesine, en son Gezi çadırlarında emrettiği amirlerine gösterici çocukların çadırlarına gaz fişeği sıktırdılar.

Bu adı konulmamış bir iç savaştı. Bu savaş Batılı sözde müttefiklerimizin artık kontrollerinden çıkan Türkiye’yi dizayn edişleri ve onun yandaşları ile artık Batı’ya karşı tepkisini gösteren halk arasındaydı.

Türkiye’de Batı’ya karşı bağımsızlık mücadelesini seçen halk, kendi seçtiği il Cumhurbaşkanı ile ilk defa ülkesinin yönetimini devralmış durumdadır. Zira halkın %52’si RTE’ye oy vermiştir.
Ancak bu kesimlerin ciddi sorunları var;

1-RTE’ye destek verenlerin çoğu hala Osmanlıcı, İslam’ı Osmanlı sanan, Hz Muhammedi sarık sakal zanneden, Allahın isimlerinin ne manaya geldiğini bilmeyen, Hz Muhammedin karısını kızı kızını karısı sanan, kendi peygamberinin imzaladığı üç önemli DEMOKRATİK analaşmayı bilmeyen kesimlerdi.

2-Bu kesimlere Kürt sorununu ve barışçıl çözüm yollarını anlatmak çok zordur.

3-Kürt sorununun çözülmesini sağlarken ülkenin çözülmesini engelleyecek sözde Osmanlıyı öven bu kesimler Osmanlı sistemi olan Eyalet sisteminden aman parçalınırız diye karktukları için Kuzey Irak’ın ve Azerbaycan ile KKTC’nin Türkiye’ye eyalet olarak katılması ve ülkenin büyümesinin önü bizzat yine bu kesimlerce engellenmiştir. (Federal Anayasaya konacak bir madde ile Federe devletlerin bağımsızlık referandumuna onay sadece Federal Üst meclis tarafından onay verilir maddesi Türkiye Federasyonunu koruyacaktı).

4-Paralel devletin HDP’yi destekleme sözüne karşılık AK Partiyle hükümeti kurmama ve Başkanlık sistemine karşı olmalarını sağlama sayesinde oynanan oyun anlaşılsa da Kürt sorununun çözümünde ulusalcı duvar güçlenmiş ve eyalet sistemi zafa uğramış vaziyettedir.

5-Cumhuriyetin ilk yıllarında Batı dayatmasıyla oluşturulan Ulusalcılık tuzağına sağcı muhafazakar kesim fena düşmüştür. Bu zokalar 12 Eylülde de yutulmuştur. Hala oynanan oyunun farkına vardıklarını sandıkları halde asla ama asla derinlikli bir şekilde varamamışlardır.

6-Kürt muhafazakar kesim 28 Şubatta küstürülmüş ve Dindarlara yapılan baskılar sebebiyle PKK’ya daha önce katılmayan bu kesimlerden büyük katılımlar olmuştur. Pkk 12 Eylülde kurulmuş 28 Şubatta kitleselleşerek sosyal zeminini darbeciler sayesinde oturtmuştur dolayısıyla bu sorun ancak ve ancak Osmanlı Eyalet sistemiyle çözülür. Türkiye güçlü oldukça diğer ülkelerde Konfederasyon çatısı altında tıpkı AB gibi Türkiyenin öncülüğünde bir araya gelecektir.

Bu çelişkiler iyi görülmelidir. Sorunlarımızın tamamen çözülmesi için iki yüzlü bir Türkçülük anlayışı oluşturamayız. Irk Türkçülüğü yaparsak mevcut ülkemizin sonunu en nihayetinde getiririz. Başkanlık sistemi Eyalet sistemi olmadan olmaz. Çünkü aksi taktirde tek partili CHP dönemi gibi bir durum oluşur ki bu ülke içinde ciddi anlamda büyük zararlar oluşturur. Bu itibarla bizlerin yeniden oturup düşünmemiz ve kavramların içini doldurarak dikkatli bir strateji ve planlar yapmamız lazım. Bu itibarla şu konuları gündeme almalıyız;

1-Türklüğün ve Türkçülüğün tanımı olmalı. Türklük bir ırk adından ziyade bir Kültür, medeniyet anlayış ve en önemlisi Haksızlığa karşı haklının yanında yer alan, özellikle İslamın evrensel değerleri olan Adalet Etiklik Sorumluluk ve Vicdanilik konularını yüceltmek olduğunun altı çizilmeli ve bu anlayış okullardaki eğitimlerde verilmelidir. Bu sayede İsveç Kralını  Rusya’ya karşı destekleyen Osmanlı’nın tutumu örnek alınmalıdır.

2-Osmanlı’nın yaptığı hatalar asla yinelenmemelidir. Eğitim ve İnanç bölünmemeli, Orta Öğretim dahil Bilim ve İnanç arasındaki bağ açıklanmalı ve öğretilmelidir. Din dedim mi Sünneti Rasul değil Sünnetullah dediğimiz Allah'ın Sünneti yani Allah'ın Kanunları yani Tabiatta var olan kanun ve nizamlar yani Bilim öne alınmalı, sorgulayan akıl öne çıkartılmalı ve Kurani perspektif dikkate alınarak algoritmik ve süreç odaklılık esas olmalıdır her konuda.

3-Everensel değerler ile uyumlu İslamın ilkeleri Adalet ve Etiklik, genç ve dava sahibi sorumlu gençlerle sağlanabilir, bu ise sorgulamayan ve aklını bir cemaate satmaya meğilli geleneksel İslamcılık eğitimi veren İmam hatip müfredatıyla değil sorgulayan düşünen müfredatla olur.

4-Başkanlık ve Eyalet sistemi ve zaafları güçlü yanları toplumda daha fazla tartışılmalı, yazılmalı ve ortaya konmalı. Halk bu konuyu bilmiyor. Hala başkanlık ve eyalet sistemi deyince korkmakta ve ürkmekteler.

Bu unsurların tamamen oturması anlaşılması oldukça uzun bir zaman alır ve almakta. Aslında hapse bile girmeyi göze alarak yazmış olduğu Çalınan Hayatlar;Mülteci adlı romanım da yıllar önceden bugünlerin konusunu yazmıştım. Ancak ilerde bu yazdıklarım hala gündemde olacak gibi görünüyor.

Halkımız seçtiklerine sahip çıkmalı, kime oy verdiğinin bu saatten sonra önemi çok büyük. Sadece ülke içinden değil ülke dışından da düşünerek bakarak oy vermeli.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.